“Çocukların sahneden atlayıp kafatasları üzerine indikleri şovlar
gerçekleştirirdik. Düşüp kafalarını kırarlardı, ve ambulans gelip onları sedye
ile götürürdü fakat şov asla durmazdı.” diye açıklar Sean Killian
80’lerdeki thrash metal ortamını,tam olarak da ruhun fazlasını bu cümle net
anlatabilirdi. Vio-lence’ın beyni dediğimiz Sean Killian’ın bu cümlesini
yazmamak insafsızlık olurdu, kendisi bir süre önce karaciğer sirozu teşhisi
konulmuş ve bununla boğuşmuştu bu amansız hastalıkta pek çok kişi
kendisine destek vermişti. Daha sonrasında da ameliyatın başarılı geçmesinden
sonra sahnelere geri döneceğinin sinyalini vermişti.
Mevzuyu kısa kesmek gerekirse; Vio-lence, Bay Area bölgesinde geride kalan grup olmakla birlikte sounduyla birlikte her zaman agresif ve şiddet dolu iş çıkardı. 1993’te çıkardıkları “Nothing to Gain “ albümünden bu yana 29 sene geçti. Vio-lence’da yıllar yılı Sean Killian, Phil Demmel ve davulcu Perry Strickland daimi üyeler oldular. 29 sene sonra bu gruba katılan diğer iki isim Overkill ile sıkı işlere imza atmış Bobby Gustafson,Fear Factory’de yılları geçmiş olan bassçı Christian Olde Worbers oldu. 29 sene sonra bir ürün çıkarmak başlı başına dezavantajları olan bir şeydir, ama mevzu bahis konusu Vio-lence ise işte bunun nasıl bir şey olacağına dair sezginiz yükselir bir şekilde. “Let The World Burn“ böylelikle çıkmış bulundu.
Albümün açılış şarkısı; agresifliğiyle,şiddetin dozunu arttıran o old school soundun hamlığını bize hissettiren “Flesh from Bone“ oluyor. Bass’ta Christian ile Bobby’nin uyumu sonrasında Sean Killian’ın gaddar vokali,o saldırganlık hissi yıllar önce olduğu gibi kaldığı yerden devam ediyor. Karaciğer teşhisi konulan bir vokalin böylesine bir performansının agresiflik seviyesi oldukça yükseklerde. “Pouring agony and blood onto my plate” nakaratının da bulunduğu lirikleriyle de özetliyor olayı şarkı.
“Screaming Always“ modernleşmiş thrash sounduyla karşılıyor, gitar hatlarının güçlülüğüyle devam ediyor. Jenerik thrash gitar girişi adeta, sonra saldırganlaşmaya ve agresifleşmeye kaldığı yerden kaos vari şekilde duvara fırlatmasını bilen bir anlayışı yerine getiriyor. Bobby Gustafson farkını ortaya koyuyor; yeni çağa ayak uydurulmuş rifflerle birlikte, eski ile harman yapmasının eseri.
İlk şarkı kadar akılda kalıcılık adına iş çıkarmasa da Bobby Gustafson’un yarattığı riffler adına tekrar dinletmesini bilerek Sean Killian’ın atak dolu vokalleri ile agresif yoldan devam ediyor, Slayer’dan Tom Araya’nın sesini duyuyoruz Sean’den yer yer. Slayer’ın soundunu biraz daha kaydırdığı, rap’e de yaklaştığı bir etkilenim bariz hissettiriyor. Hiçbir insanın hayatta kalmayacağı bir dünyadan bahsediyor liriklerde, şiddetin dozu da buna göre yerini belirliyor.
”Upon their Cross“ Sean Killian’ın o hardcore/thrash vari saldırgan vokaliyle kaosa davet ediyor. Phil Demmel bir röportajında Exodus’tan ilham alarak bazı şarkıların oluşturulduğunu söylüyor, bu söylediği bu şarkıdaki bazı riffler için geçerli olabilir. “ Fuck Love/Hate Love“ mottosuyla sesleniyor şarkı. Riffiyle saldırma talimatı veren, o hissiyle albümün en dinamik ve en kafaya oynayan şarkılarından “ Gato Negro “ o bilindik Vio-lence ruhuyla şaha kalkıyor. Albümün en kısa şarkısı olmasına rağmen en thrash, en gaddar,en saldırganlığın zirvesinde olduğunu kanıtlaması bir yana, Perry Strickland’ın döver gibi çaldığı davullara ayrı parantez hak ediyor. Albümün/EP’nin kapanış şarkısı albüme ismini veren “ Let the World Burn“ öfke resitali,kaosa tırmandırarak saldırganlığı bir an olsun elden bırakmıyor.Dünyadaki bütün pisliklerinin yanmasının temasına sahip liriklerle ders veriyor şarkı.
Albümlerde bazı olaylarda prodüksiyon önemli nitelik taşır. Bu albümün prodüksiyon işinde Juan Urtega herkesi gaza getirdiğini söylüyor Sean Killian. Vokal için stüdyoya girdiklerini “ daha iyisini yapabilirsin “ diye uyarıda bulunup, davulcu Perry’de aynı uyarılarda bulunup motivasyonlarını arttırdığını söylüyor Sean Killian. 29 yıl sonra bu geri dönüşte Phil Demmel ve Sean Killian ne kadar etkiliyse, gruba yeni katılan Bobby Gustafson ve Christian Olde Worbers da bir o kadar etkili oluyorlar.
Sonuç olarak; “Let The World Burn“ şiddetin,kaosun,agresifliğin soundunu yaratmaktan hiçbir zaman çekinmeyen komutan Sean Killian öncülüğünde 29 sene sonra gelen bir kaos ürünü. Her şeyden önce Sean Killian’ın karaciğer sirozu konulmasından sonra Vio-lence’a geri dönmesinin ne kadar tutku dolu olduğunu nitelikte, ve Phil Demmel’in de daha işlerinin bitmediğini düşünerek yola koyulduğundan çıkıyor bu albüm bir nevi ve Phil Demmmel’ın dediği gibi “80’lerde yaptığımız o saf soundu yakalamak istedim” diye açıklıyor bütün olup biteni.
Kadro
Sean
Killian- Vokal
Phil
Demmel-Gitar
Bobby
Gustafson- Gitar
Christian
Olde Worbers-Bass
Davul-
Perry Strickland
0 yorum:
Yorum Gönder