“İnsanın kendiyle kurduğu ilişkiyi anlamak gibi
düşüncem var. Ama her zaman kendi hayatım içerisinde sınıf farklılıklarını dert
ediyorum. Bu düzen içinde hep bir sınıf farkının olacağına inanıyorum”
(Seren Yüce)
Seren Yüce’nin ikinci
filmi ”Rüzgarda Salınan Nilüfer” burjuva
yaşantısı süren çekirdek ailenin hikayesine odaklanıyor. Bu hikayede;
evliliklerin içinde olan mutsuzluklar ve mutluluklar, bazı debelenmeler,
arayışlar kendine yer buluyor. Başlangıç itibariyle Korhan Ve Handan çiftinin
evliliklerine konuk oluyoruz;bu evlilikte kadın bir takım arayışlarda, erkekse
maço tavırlarda ama içine kapanık dünyasını hafiften sezdiriyor.Bu hayatlara
dahil olan “Şermin“ karakteri filmde
seyreliyor.
Handan’ın Şermin’e kitap
yazmasını sormasıyla kendisi de bu boş meşgaleli hayatında bir bilgisayar alıp
kitap yazma işine koyuluyor. Bu süreçte eşi Korhan, bu lüzumsuz eşya alma
durumunun tepkisini dile getirir. Bir nevi erkek karakterin kadınlar üzerindeki
bu harcamalara bir tepkiyi Korhan’ın karakterinde görmek mümkün. Handan’ın
hayatıyla ilgili kendi hayatlarında bir hayatsızlık olduğunun hissiyatını
alıyoruz bu ilişkide. Aralarında bir evlilikten ziyade;birbirine soğuk ve
mesafeli insan izlenimi alıyoruz.
Korhan,Handan ve kızları
üzerinden tespit yapacak olursak ;teknoloji dünyasındaki iletişimsizliğin dışa
vurumuna tanıklık ediyoruz bu hikayede. Kendini bulmak için çırpınan ama başka
hikayeler yaratmak isteyenlerin hikayesi de denebilir buna.
Bu hikayede “Şermin” karakteri bir köprü görevi görüyor;Handan’ın bu dünyada
görevi başkaları üstünden bu dünyada kendine farkındalık yaratabilmek. “Handan”
karakteri tabiri caizse daldan dala atlayan ve zıplayan bir konumda beliriyor.
Şermin’i de bu konuda kurban niyetiyle yaklaştığını hissettiriyor. Fikrini her
defasında Şermin’e açtığında ve bir kıskançlık krizini bakışlarında görmek
mümkün.
Handan’ın fikirden fikire
atlayıp bulandırmasıyla birlikte devam eden süreçte “ yapan nasıl yapıyor”
cümlesi de ağızlara sakız misali yapışıyor.Bir yandan istediklerini mi
gerçekleştirmek istiyor Handan, yoksa başkalarının fikirleri mi Handan’a daha
cazip geliyor, film için kritik soru biraz olsun bu oluyor.
Bir yandan erkek-kadın tartışması/çatışmasına da
değinmesini iyi biliyor. Bir yanda parasızla güç sahibi olan erkek
karakterler,bir yanda çalışmadığı için “
senin zamanın var “ cümlesine karşı, karşı çıkan kadınların alınganlığı. Bu
bir tür alınganlık olmasa da iyi bir şirkette patron konumunda Korhan’ın
üzerinden bir iktidarcılığı görmek hiç de zor değil.
Filmin genel temasında;
ellerinde telefon,tablet,ve bilgisayarla kendi kabuğuna çekilen aile
bireylerinin bu iletişimsizlik çağına katkılarını gözlemliyoruz. Filmdeki mekan
“ev” olsa da ev, orada sadece içine girilen bir sığınak, bundan fazlası da
hissedilemiyor. Korhan’ın başka kadınlarla flörtleşiyor olmasından gece
yarısında gelen bir mesaj kadının anlamayacağının sanılması ile ilgili de
mesajını veriyor film. Buradan da filmin başından itibaren evliliklerinde
kendilerine soğuk ve mesafeli olan çiftimizin cinsel birlikteliğinde düzenli
olmadığının kanıtı oluyor bu kısım.
Kıskançlık,haset,kibir,sevgi,nefret...
Birçok duyguyu filmin ikinci bölümü ele veriyor. Kadının kadının kıskançlığı
Handan ve Şermin arasında net şekilde veriliyor. “Peygamber mi zannediyor bir
kitap yazdı diye “ içerlenen Handan’ın cümlesi de bunu anlatan en net cümle
oluyor. Oysa Şermin; sessiz,sakin,kitabıyla başarılı olan bir karakter
konumunda oluyor;daha çok bütün hikaye Handan üzerinden anlatılıyor bu
hikayede.Filmin başından iki dost gibi görülen ailenin aslında aralarında
hiçbir dostluk olmadığını da filmin ikinci yarısındaki sahnelerde apaçık
hissettiriyor film.
Oyunculuklara gelirsek...
Handan karakterine can veren Songül Öden filmin baş kahramanlarından
biri oluyor;gerek hal ve hareketleriyle,gerek muhteşem performansla,bunun
yanında eşi olarak karşımıza çıkan ve Korhan
karakterine can veren Tolga Tekin;
mevki sahibi, burjuvazi bir yapının içinde olan patron görünümlü kişiyi
aktarıyor bize. Yan karakter olarak filmde yer alan Şermin karakterine can veren Tülay
Günal ;sakin uslubüyle, doğal görüntüsüyle can katıyor.
Sonuç olarak; Seren
Yüce’nin ikinci filmi olan ”Rüzgarda
Salınan Nilüfer” hikayeyi sade anlatım yoluyla anlatmasıyla, aile bireyleri
arasındaki iletişimsizlik başta olmak üzere meselesi bir film olma özelliğini
fazlasıyla taşıyor. Nilüfer çiçeği de durgun sularda ve sulak alanlarda
yetiştiği için asla salınamayacaktır, aynı Handan’ın kendi hikayesini Şermin
üzerinden yazması gibi Handan da Şermin gibi olamayacaktır.
Belki de insan başkasına
öykünerek değil, gerçekten kendi sahici hikayesini yazarak bu işe dahil
olabilir!
Şermin’in dediği gibidir
belki her şey: “ biz kendini tanımayan
aptallarız”
Cem Kurtuluş,2022
0 yorum:
Yorum Gönder