Bir
röportajında Enforcer vokalisti Olof şöyle diyor : “Modern olan çoğu müzik, o
anda popüler olanın dışına çıkıp yeni bir şey yaratmaktır.
Bizim yaptığımızın da kesinlikle bu olduğunu söyleyebilirim.” Yeni dönemin
diğer deyişle “New
Wave of Traditional Metal“ akımının liderleri olarak
anılıyorlar. Bu her ne kadar pek çok kişi tarafından bilinen bir şey olsa da
ilk başta bu yola heyecanlarını ve tutkularını katarak ilerlemeleri onlara dair
pek çok şey anlatıyor.
Yaklaşık
20 yıla tekabül eden bir müzik geçmişi olduklarını var sayarsak onlar için bu
süre pek de az süre sayılmaz ve bu konuda da pek çok röportajda mütevazı
olmadıkları gerçeği var. Bu da kendilerini iyi oldukları yönünde kabul
ettiklerinin göstergesi. Enforcer’ı yakından takip edenler 80’lerin o klasik
soundunu görmelerini kaçınılmaz olduğunu görmüşlerdir.
Olof
Heavy Metal/Speed Metal etkileşimli olsalar da üstüne eski 70’lerden gelen
Rainbow, Foreigner’dan da etkilendiğini ekliyor. Zaten beste yapılarındaki bazı
yerlerde 70’lerden etkiler de oldukça fazla hissediliyor. Belki de onları
önemli yapan heavy metalin izini sürüyor olmalarıydı. Speedy rifflerle adeta
bir başdöndürücü soundla bunu başarılı bir şekilde gösteriyorlar. 2023’te
karşımıza çıkan “Nostalgia“ albümü
üzerine yazıya girişmeden önce albüm başlığının başından itibaren o nostaljiye
karşı sadık kalan bir grubun temel taşı olduğunu görmek yerinde olur.
“Nostalgia” kökü itibariyle Fransızca altyapılı alıp “eskiye duyulan özlem“
anlamı taşır. Bu herkes için bilinen bir detay olsa da albümün ana başlığının Enforcer
için tutkulu oldukları 80’ler sahnesine duyduğu özlemi ifade eder.
Albüm;
açılışını soft, melodik “Armageddon”
introsuyla yapıyor, daha sonrasında speedy ataklarıyla devam ettiği başlangıçta
klavyenin eşlik ettiği “Unshackle Me”
ile hızını arttırıyor. Bu bizi 80’lerin hard rock ortamına ışınlasa da
gitarların yoğunluğu dinleyeni şarkının içerisinde tutmayı başarıyor.Enerjik,
güçlü, dinamik altyapısıyla melodik gitarlarla da yükselişin patlamasını güçlü
şekilde hissettiriyor. “Unshackle me! I´m
dying can´t you see?” nakaratlarıyla da ana temasının duyulmasını istiyor.
“Coming Alive” 80’lerin klasik
sounduna benzemiş bir çığlıkla hangi rotada gideceğinin sinyalini verip, daha
sonrasında speed metal gitar saldırısıyla yolunu çiziyor. Girişiyle itibaren “I’m whirling wind, I’m fire. Nothing can
hold me to the ground – Metal high and metal low, blasting up the barrier of
sound” nakaratlarıyla da heavy metal’in klasikleşmiş liriklerine yer
veriyor. Dur durak bilmeyen enerjisiyle, coşkusuyla adeta bir gösteri sunuyor.
Albümün ilk yarısında akılda kalıcı şarkılar arasına adına yazdırıyor.
“Heartbeats” ile balladımsı ve
bir o kadar enerjik doruklar arasında yolculuğa çıkarıyor, yer yer 80’lerin
hair-metal gruplarını da anımsatıyor. “Demon” ismiyle 1980’lerde olan “Demon”
grubunu hatırlatsa,bununla birlikte 80’lere dair çoğu grubun lirikleri “Demon”
sözü olmadan geçmezdi sözünü hatırlatıyor.” 80’s sound” denilen hardrock
gruplarına göz kırptığını gösteriyor.Speedy riffleriyle “Kiss of Death” enerjinin yüksek, ortama dalmanızı sağlayacak,
akılda kalıcı, bir o kadar da albümün en dinamik şarkılarından biri oluyor. “And you shall always fear my name. I’m the
reaper” liriğiyle de basit bir o kadar heavy metal eksenli yazıldığını
gösteriyor.
Albümle
aynı ismi taşıyan “Nostalgia”
epik,balladımsı, albümün hızını kesecek parçalardan olsa da Enforcer için zayıf
bir şarkı oluyor. Ama lirikleriyle kişinin yalnızlığının kendisini
tükettiğinden yıllara yayıldığını söyleyerek umutların genç yaşta öldüğünü
resmediyor. “No Tomorrow” yarını yok
gibi yaşayıp, damarlara rock’n roll enjekte eden bir anlayışla yoluna devam
ediyor.
“At the End of the
Rainbow”
temponun eksilmediği, şovun devam ettiği,gitarların dur durak bilmediği bir o
kadar marş vari “Rainbow” nakaratlarıyla da bambaşka bir resital sunuyor. Şarkı
isminin “Rainbow “ grubuna bir sevgi gösterisi sunulması olası olabilir,ki
grubun müziğe başlangıcında ilham aldığı gruplar arasında Rainbow yer alıyor.
Heavy
metal’in üstünlüğüne dair “Metal
Supremacia” Güney Amerika metal müzik sahnesine bir övgü niteliği taşıyor.
Sözlerin İspanyolca olma nedeni vokalist Olof’un verdiği röportaja göre
gitarist Jonas’ın fikrini önemseyerek böyle söylenmesi kabul edilmiş. Jonas’ın
açıklamasına göre de “bu,şarkıya bir
kimlik kazandırıyor, ve İngilizce’ye çevirdiğiniz anda kimlik kayboluyor” fikri
var. “White Lights in the USA” hair
metal etkilerinin baskın hissedildiği, özellikle Los Angeles barlarında sahne
alan Glam Metal gruplarını hatırlatıyor. ”Keep
the Flame Alive “ ve finalde “When
the Thunder Roars (Cross Fire) ile güçlü bir ambiyans yaratıyor. Yine de
albümün ilk yarısında aldığınız coşku,adrenalin ile albümün ikinci yarısında
başka yere evriliyor.
2019
yılındaki “Zenith” albümünden kadro
bazında Tobias yerine “Garth Condit” ismi kadroya ekleniyor,diğer
elemanlar aynı kalsa da kadrodaki tek değişiklik bu oluyor.Albümün diğer
detaylarına inecek olursak;grubun ilk başladığı yer olan Hvergelmer
Stüdyolarında kaydediliyor albüm, analog olarak kaydedilen albümün mikslenen
albümün prodüksiyonu uzun süredir prodüktörlük yapan Rikard Löfgren’in yardımıyla gerçekleşiyor. Albümün kapağını da “Adam Burke” üstleniyor.
Sonuç
olarak; “Zenith” albümünün aksine
daha güçlü, daha eskiye dönüş şeklinde speedy rifflerle, melodide vıcıklığa
kaçmadan ,bir o kadar Olof’un sinerjisiyle daha güçlü bir albüm yaratıyor
Enforcer. “Nostalgia” ismi de tam
olarak 80’lerin havasını solumak ve o özleme hasret kalanlar olanlar için
sihirli bir kayıt. Bu kayıt ile grup kendini fazlasıyla affettiriyor ve heavy
/speed metal ekseninde dolaşacağının garantisini veriyor.
Not:Bu yazı ilk defa 15.09.2023 tarihinde https://www.extreminal.com adresinde yayımlanmıştır
Kadro
Olof Wikstrand-Vokal/Gitar
Jonas Wikstrand- Davul/Piyano/Klavye
Jonathan Nortwall-Gitar
Garth Condit- Bass Gitar
Cem
Kurtuluş,2023
0 yorum:
Yorum Gönder