// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

12 Ekim 2024

Hikayesi İyi;Ama İyi Yazılamayan Filmler: Tam Bir Centilmen (2024)


 










Günümüzün internet platformları o kadar çoğaldı ki, film sayıları da çoğalmak durumunda kaldı. Ama kiminin de alıcısının çok olduğu sinema piyasasında tek aktöre yoğunlaşmış,onun üzerine filmleri inşa etme fikri de bayat bir film ve teması iyi olmasına rağmen kötü senaryolar izlememize sebebiyet veriyor.

Netflix’in yapımını üstlendiği “Tam Bir Centilmen” jigolo temasıyla haşır neşir ama bir o kadar bunun derinliğini yakalayamayan, aynı zamanda film hakkında da daha fazla konuşamayacağımız bir film hissiyatıyla hareket ediyor. “Jigolo” herkesin bileceği, bazılarının bilmeyeceği üzere Fransızca “gigolo” kelimesinden alınan “dansçı” anlamı taşıyan, aynı zamanda da para veya hizmet karşılığı bir kadının isteklerini her şekilde yerine getiren erkeği temsil ediyor.

Filmin merkezinde de orta yaştaki zengin kadınları istediklerini verme konusunda “Saygın” karakterini görüyoruz. Film, başlangıcını “Saygın” karakterinin gözünden “Mesele centilmenlik,para değil. Almazsan işler karışır” cümlesiyle açıyor.  Ama karakterinin isminin “Saygın” olması da bir o kadar ironik, çünkü belli ki paranın saygınlık getirdiği de iması da alt metin olarak hissettiriliyor.

Karakterimize dönecek olursak… Bu karakter; yakışıklı,konuşmasını bilen, duygusallığa uzak, tabiri caizse “Jigolo” vazifesini yerine getirmiş oluyor. Bunu da filmin başlarından itibaren bir kadına imalarda bulunan hayat arkadaşı olan  “Kado” karakterini Saygın’ın kadınlarla olan iletişiminin kurtardığının haberini alıyoruz.  Bu hikayede de filmin gidişatına göre de aşkın filmin içine yedirilmesi de kısa zaman içinde gerçekleşiyor.Bu hikayede Saygın-Serap-Kado-Nehir ekseninde dönmüş bulunuyoruz. Filmin ilk yarısında Serap’ın orta yaşlı kadınsı “Femme fatale” sı  görüntüsünü Saygın’ı elde etmeyi arzularken yakalıyoruz.

Her ne kadar Saygın-Serap arasında cinselliğe yönelik bir ilişki gözükse de, bir yandan da karşılığını alan Jigolo Saygın’ın işini yapmanın gereğini görüyoruz. Klasikleşmiş diyalogların bir türünü de Nehir-Saygın arasındaki “hayatımı kurtarmış olabilirsiniz” cümlesinde görmek mümkün. Filmin ilk yarısında erotizmin doruğunu Serap-Saygın arasında görüyoruz, BDSM materyallerini de bu sahnelerde görmüş oluyoruz. Serap-Saygın arasındaki yakınlaşmada küvet sahnesi filmin erotik boyutu olarak hafızalarda yerini alıyor.

Nehir ve Saygın arasında merdivende ayakkabı topuğunu kıran “hayatımı kurtarmış olabilirsiniz” cümlesiyle cereyan eden tanışma merasimini filmin ileriki kısımlarında aşka yakınlaştırsa da film, seyirci olarak bu aşka inanamıyoruz.  Aralarındaki bağ zayıf, aşktan uzak, sadece liseli gençler kıvamında yansıtılıyor. Nehir ile yaşadıkları ilişkide, aşırılığa kaçan olmasa da bir sevişme sahnesi yer alıyor; ama filmin “Jigolo” olarak yerleştirdiği alanda kadın karakterin iç çamaşırlarıyla gözükmesi bir o kadar absürtlük barındırıyor. Bu yönetmenin kararı mı, yoksa Nehir karakterine can veren Ebru Şahin’in mi burası tartışılır. Çünkü erotizmin çoğu bölümünde denk geldiğimiz filmde sevişme sahnesinin cesur olması gerekir,ki filmin en cesur ve en erotik,en ruhlu dokunan yeri Serap ve Saygın’ın duş sahnesinden ibaret oluyor. En azından yakınlıklarının hissettirdiği biraz olsun o geliyor. Tabii  aralarında 25 yaş bulunan çiftimizin sahnesini de göz önünde bulundurmak gerek, ama burada Serap karakterine can veren Şenay Gürler; olgun duruşu, fiziği ve yaşını almış olmasına rağmen kendi yaşındakilere  de güzelliğiyle  taş çıkartıyor.

Karakterlere geçersek… Çoğu karakterin gelişimi zayıf şekilde işlenmiş, derinlik duygusu aktarılamamış.  Saygın’ın filmin ilk yarısında yaşadığı çocukluk travmasında hikayenin ne olduğunu anlayamadan kolay bir geçiş yapılıyor. Bu da filme eksi bir puan yazıyor, aynı zamanda Serap karakterinin “kanser” olduğunu öğrenmemiz de bu hikayenin ne olduğuna dair fikir vermiyor. Film, bağlam ve akış yönünden zayıf, yüzeysel geçişlerle, derinlik katmadan, hikayenin ne olduğunu anlayamadan geçişler sağlıyor. 

Diyaloglarda ise hem makarna,hem çilekli pasta ne olduğunu anlayamadığımız bölümden birini oluşturuyor. Her ne kadar Türkan Şoray’ın oynadığı,kültleştiği  Vesikali Yarim filmine bir gönderme olsa da burda da tam olarak anlayamadığımız şeyler mümkün oluyor. Saygın’ın çocukluğunda izlediği “Vesikali Yarim” dönemini, sinemada izleyince tam 14 defa izlediğini bu bölümlerde öğrenmiş oluyoruz. Aynı zamanda Kadıköy Sinemasına ışınlamış oluyoruz kendimizi. Filmin ikinci yarısına doğru Nehir ile Saygın arasındaki durumlar daha da önemli hale geliyor. Bir Jigalo temalı filme göre Nehir ile Saygın’ın  seviştikleri sahnede daha cesur sahneler görmeliyken, aslında burada iç çamaşırıyla sevişen bir kadına tanıklık ediyoruz ve bununla birlikte   Kado ile aralarındaki diyalog film adına önemli olacakken,  üstünde durulmayarak sönük kalmış oluyor.

Bu hikayede filmin en dramatik yanını hayat arkadaşı Kado’yu kaybettiği anda başlıyor. Devamlı yoldaşlık görevi üstlenen Kado’yu toprağa gömmesi de bu bölümde başlıyor. İnsan tam da bu noktada eski söylediği,insanı incittiği sözlere dönüyor. En azından Saygın’ın üzerinden bunu okumak kaçınılmaz oluyor. Burada film bize bir hüzün basamağı aralar,çünkü beraber yaşadıkları evde bir Saygın, bir Kado, bir de devamlı yanlarında olduğu köpek vardır.  Ve filmin finali alakasız şekilde sonlanıyor, çünkü Bir Jigalo’nun hayatından yola çıkıp, sonra arkadaşını ölüme uğurlamasıyla ve sonundaki bir işletme açması bağdaştırılamıyor.

Filmin oyuncu kadrosuna dönecek olursak… yakışıklılığıyla bilinen ve çoğu dizide tek aktöre odaklanılan sinema sektöründe Saygın karakterine can veren Çağatay Ulusoy; senaryonun gazabına da uğramasıyla oyunculuğuyla sınıfta kalıyor, Üniversite öğrencisi Nehir’e can veren Ebru Şahin;inandırıcılıktan uzak bir rolün içerisinde yer alıyor. Bunların yanında basit senaryoya rağmen Serap karakterine can veren Şenay Gürler;güzelliği, oynadığı roldeki inandırıcılığı bir nebze olsa seyirciye aşılıyor, yanında Saygın karakterine hayat arkadaşı olan Kado’ya hayat veren Haki Biçici daha gerçekçi daha sade, daha oturaklı performansıyla dikkat çekiyor.

Filmin en büyük eksi yanı senaryosu oluyor. Deniz Madanoğlu tarafından yazılan senaryo; bağlam ve akış yanından zayıf, diyalogları ileri götüremeyen,hikayeyi seyirciye taşıyamıyor. Aynı zamanda Deniz Madanoğlu “Masumlar Apartmanı”    “Ömer”, “Bu Şehir Arkandan Gelecek” gibi dizilerle kendini tanıtmış biri,ama böylesine derin işlenilmesi gereken konuyu alakasız yerlere bağlamaktan çekinmemiş burada. Böylelikle karakterler zayıf yazılmışken, iyi oyunculuklardan da seyirci mahrum bırakılmış oluyor.

 Sonuç olarak; senaryosu Deniz Madanoğu tarafından yazılan, meslekte yardımcı yönetmen olarak Eyvah Eyvah 3 , Organize İşler: Sazan Sarmalı filmlerini üstlenen, Aykut Enişte filminde yönetmen olarak yer alan  Onur Bilgetay’ın üstlendiği  “Tam Bir Centilmen” teması itibariyle derinlemesine incelenmesi bir film olmalıyken, bunu çoğu zaman +18 unsurlarla beslemeye çalışırken konudan konuya atlayan, hikayenin ana fikrini tam olarak yansıtamayan, seyirciyi hikayeye ortak edemeyen bir yapım. 

Elinizdeki hikaye ve tema iyi olabilir, ama iyi yazılmadıktan sonra her şey havada kalıyor!

Cem Kurtuluş, 2024 Ekim

 


0 yorum: