Her hüznün arkasında bir kaos vardır. Debelenerek gidilen
hayatın altında kaosu aramak en kaçınılmaz durum olur. Mevzuyu burada kısa
kesersem; ACCEPT için biraz daha eskilere gitmek yerinde olacaktır. Heavy Metal
tarihinde pek çok az grup vardır ki kitlesiyle büyüleyen ve o kitlesiyle de
marş vari sloganları bugünlere kadar gelen, çeşitli tanımlama getirebiliriz
ACCEPT için, bunlar belki de boş cümleler serisi gibi de gözükebilir.
2010’da Sonisphere’a gelmelerine rağmen maddi olaylar patlak verince o konserde bulunamamıştım, sonrasında grubun buraya gelme girişimleri olmuştu 2016’da, son olarak da o girişimin çabaları sonuç vermişti, 14 yıl sonra ACCEPT bu defa karşımızdaydı. Kritiği sıkmamak adına mevzuya direkt bodoslama girmek yerinde olacak olsa da öncesinde bir sonbahar akşamında kalabalık ve kendini bilen bir kitlenin varlığıyla daha içeri girmeden coşkulu ve tutkulu bir konserin bizi beklediği aşikardı.
DJ’de
Adil Akbay’ın bulunması da ayrı bir motivasyon kaynağıydı,ki Running
Wild,Motörhead ve sıralanan giden bir setlist mevcuttu. Pek çok kritikte
konserin akışına göre sıkı setlistler hazırlayan DJ’lerin hakkı yeniliyor,bu
konuyu es geçmemek yerinde olacaktır.
ACCEPT öncesi “Saints
‘N’ Sinners” sahnedeki yerini alsa da, grubun fanatiği olmasam da dışarıdan
sesleri işitiyorduk, grup son albümü “Rise of the Alchemist” üzerinden
gidiyordu. Accept öncesi bizi nasıl ses sistemini beklediğinden habersiz olsak
da, grubun kendi sesçilerini getirmesi bizler için ekstra motive kaynağı
olmuştu,ki üstüne mekanın ses sisteminin iyi olması da eklenince bunun
meyvelerini “Saints ‘N’ Sinners da görmüş bulunduk. İlk grupta içeride olunmadığı
için,sadece sesleri işittiğimiz için, bir de birkaç videodan aşina olduğumuz
için kitleye iyi performansla karşılık vermişti ‘Saints ‘N’ Sinners.
Konser alanına girdiğimizde oldukça sıkı bir kitlenin,
özellikle 30 yaş üstü kitlenin alanda olması da konser adına artı bir durum
olmuştu. Konsere bodoslama bir giriş yaparak, “Humanoid” albümünün demir
başlarından sayılabilecek “The Reckoning” ve sonrasında devam eden “Humanoid”
bizi karşılamıştı. Daha başlardan itibaren adrenalin yükselmiş, herkes de
olduğu gibi bizde de tutkulu ve coşkulu
bir konserinin devam edeceği aşikardı.
Grubun kimyası,isteği, seyirciye verdikleri pozitif enerji
ile birlikte durmaksızın seyircinin de buna karşın verdiği karşılıklı etkileşim
ile hız sınırı artıyordu. Grubun ses mühendisleri/sesçileri ile gelmesiyle birlikte
sesin muazzamlığı karşısında seyirci de keyif almaya devam ediyordu. “Restless
And Wild” ve “London Leatherboys “ile birlikte enerji böyle bir
sonbahar akşamında iyice yükselmişti. ACCEPT tarihinin olmazsa olmaz
şarkılarından biri olan “Midnight Mover” ile gaza iyice basılmıştı, geri
dönüş yoktu. Seyirci de bundan nasibini coşkuya karşılık vererek arttırıyordu
tempoyu.
Sığdırılacak bir çok şarkı varken ACCEPT tarihine bütün
şarkıları sığdırmak zor olacak olsa da, Thrash Metal tarihine yön vermiş “Fast as a Shark” da delirmişlik
seviyesi daha da sert hale gelmişti.
Klasikleşmiş bir metal müzik marşı ve çoğu kişi için ACCEPT tarihinde bir klasik olan “Metal Heart” ve bununla birlikte terör estiren “Teutonic Terror” ile birlikte adrenalin/tempo gittikçe artmaktan kendini alamıyordu. Grubun turne rehberinde aslında bu konserde daha fazla şarkı çalınıyordu, grup da seyirciye bu pozitifliğini geçirmiş çaldıkça çalmak istiyor, o tutkulu halini seyirciye gösteriyordu. Böyle konserlerde en önemli durum seyirciyle birlikte yakaladığın sinerji ve bunun devamıdır. Mark Tornillo öncülüğünde, Wolf Hoffman’ı bütün ekiple o sinerjiyi yükseltmesiyle seyirci de gaza basmış durmuyordu. Sadece o değil, davulcu Christopher Williams seyircinin coşkusunu katlayarak devam ettiriyordu.
Grubun
sinerjisiyle birlikte yorgunluk belirtisi seyirciye geçse de gruptaki enerji
kaldığı yerden devam ediyordu. Tahmini süre olarak turnelerde çaldıklarından az
çalmalarını beklerken bunun daha fazlasını çalmaları da seyircinin enerjisini
arttırıyordu. ACCEPT tarihinde kültlükte zirvede olan “Balls to the Wall”
çalındığında seyircideki istek seviyesi daha da yüksek yerlere tırmanmıştı,ki
grup bunu o kadar iyi çalmıştı,ki artık şaşmanın ötesine geçmiştik. Enerji,Sinerji,Tempo,Coşku,Tutku…
Her biri bu gecenin içinde vardı,ki grup finali “I’m Rebel” ile
bitirmişti.
Bu gecenin tarifini yapacak olsaydım; “Tutkunun Gecesi” tanımını koyabilirdim. Organizasyonun tıkır tıkır işlediği, özellikle ACCEPT’in sesçilerini getirmesiyle ses sisteminin böylesine muazzam işlediği, grubun ve seyircinin bir bütün halinde olduğu konserlerde samimiyet daha yüksek sesle haykırılıyor.
Denizin ortasında, Sonbahar’da Heavy Metal’i doruklara kadar hissettiğimiz bir gece yaşadık ACCEPT ile.
Kelimelerin bittiği yerde ACCEPT yeniden diriltir
Çünkü Heavy Metal bunun için var!
Fotoğraf:T24
Cem Kurtuluş, 2024 (17.10.2024)@Küçükçiftlik Park
0 yorum:
Yorum Gönder