// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

12 Ocak 2013

Irkçılık Ve Şiddet: This is England (2006)














 

“İki bin yıldır, bu sikindirik ada buraya gelip yer edinmek isteyen kişiler tarafından tecavüze uğrayıp yağmalanıyor. İki boktan dünya savaşında, insanlar hayatlarını bunun için kaybettiler”.

 

-This is England

Boktan savaşlar yıkımlara yol açar. Savaşa yollanırsın, süründürülürsün o topraklarda. Sonra toprağın altına gömülürsün. Gerçek bir sebepten savaştığını sananlar, patronlara hizmet edenler, masum ölümler, cesetler, Kime karşı savaştığını bilmeyen insanlık yığını ve işsizlikler. Hepsi savaşların getirisi…  80’ler İngilteresi;  ırkçılık, punk, milliyetçilik duygusunun ağır basması, savaşı iyi göstermek, samimi diyaloglar, değişik aksanlar,  kostümler, mekânlar, evler ve sokaklar filmin büyüleyici kısımları.. 

 

 Filmin konusuna dönecek olursak; “ This is England “   Margaret Thatcher’ın iktidarda olduğu yılları anlatıyor. Eski mutlu günlerin geride kalmasıyla dibe çöküşte olan Britanya’yı sunuyor bize. Britanya o dönemler Falkland adası için Arjantin’le savaşta. Mevzular ağır. Britanya’nın meseleyi onur meselesi haline getirmesiyle mevzular sert şekilde ilerliyor. 

 Filmin başlarında Shaun karakteri karşımıza çıkıyor.  Babasını savaşta kaybeden bir çocuk ile sonrasında çocuk kafasında olmayan Shaun’un dramı anlatılıyor. Shaun; okulun başlarında kendinden büyüklere meydan okuyan, itilip kakılan bir tip. Sisteme karşı, kendi sevdiklerini yapıyor. Kafasına göre takılıyor. Kavgaya düşkün ama öyle boş beleş kavga etmiyor.  Woody ve saz tünelinin oturduğu tünelde muhabbete katılıyor, sonrasında yeniden itilip kakılıyor. Sonrasında bu ekibe katılıp harikalar yaratıyor. Woody ve saz arkadaşları gibi giyiniyor, dazlak oluyor. Giyim şekli değişiyor. Nasıl hissediyorsa öyle yaşıyor.

 Bu çeteyle her tabiri caizse her boku yapıyor, eğleniyor. Yine itilip,kakılıyor. Ama sonrasında elemanlar Shaun’u dost belliyorlar. Sonrasında da çetede en güvenilir isim oluyor kendisi. Stephen Graham‘ın da dahil olmasıyla mevzular hızlanıyor. “Combo” karakteriyle filmde yerini alıyor kendisi. Hapishaneden yeni çıkmış olan Combo, ortamda yaşı küçük olan Shaun ile kısa zamanda dost oluyor. 

 Combo’nun savaş hakkında yaptığı tespitlerden sonra o savaşta babasının da olduğunu düşünerek Combo’ya tepki vererek kendisine saldırıyor. Dost olmaları ve Combo’nun Shaun’a güvenmesi bundan sonra oluyor.  Aynı zamanda bu sahnelerde itibaren Stephen Graham oyunculuğun dibine vuruyor. “Stephen Graham’dan öncesi ve sonrası” diye filmi ayırmak doğru olacaktır. 

 Macera bundan sonra başlıyor. Market soyuyorlar, o esnada film ırkçılıktan dem vuruyor, milliyetçiliği övüyor. Babasını savaşta kaybeden bir çocuk ile sonrasında çocuk kafasında olmayan Shaun’un dramı. Bu kafada ilerliyor. Ama oyunculuklar işin hakkını veriyor. Film aynı zamanda kandırılmış insanları iyi irdeliyor. Her ne kadar ırkçılığa prim verip övse de aynı zamanda bu pisliğe bulaştıranlara da mesajını veriyor. 

 Milliyetçi bir politikada ilerlemiş yönetmen. Yönetmen, Combo’nun nasıl bir ruh haline sahip olduğunu ilk başlarda izleyiciye göstermiyor. Combo, başkası için hapiste yatan bir herif olarak gözüküyor izleyiciye. Sevdiği şeyleri birer birer kaybetme noktasına gelince delirme noktasına geliyor. Etrafında ne varsa zarar veriyor.İngiltere’nin refah seviyesi yüksek olduğu yıllardan sonra işşizliğe sürüklenen milliyetçilik bir bakış açısından değerlendiriliyor film ve sonrasında da şiddete yer veriliyor. 


 


0 yorum: