// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

26 Mart 2013

Abdullah Öcalan, Barış Süreci Ve Söylenenler..


21 Mart 2013’de  büyük Diyarbakır buluşması adı altında “ Barış süreci” adında mektup okundu bildiğiniz üzere.Bunun tarihsel bir önemi vardı. “ Barış Çağrısı” olarak değerlendiriliyordu.

Elbette bu Barış çağrısı geride  ölen masum insanları getirebilecek miydi? Yoksa bir çeşit  büyük pazarlıklar yapılmış mıydı? İnsanların merak ettiği nokta buydu.

 Onca gazeteci, onca teröristle mücadele adı altında mücadelesini vermiş albay içerideyken  bu Barış çağrısı” Öcalan Meclise mi girecek” düşüncelerine sevk etmişti insanları.

PKK'nın  en aktif dönemi 90’lı yılların olduğunu düşünürsek, yakalandıktan sonra da kendisi hep bir mesaj yolladı. Öcalan’ın mektubunda Peygamberler arası bir bağlantıda bulunuyor.  Uğur Mumcu’nun 20 kusur sene önce dediği “ Kürt-islam devleti sentezi kurulmak isteniyor ”  düşüncesi insanların aklına gelmiştir.

 Mektup uzunca bir metin ama mektupta “ Silahı bırakın” çağrısı yok. Daha doğrusu " silaha tekrardan sarılabiliriz" çağrısı da göze batıyor.

Ama istekler ardı ardına sıralanmış ve istenilen şeylere göre silaha sarılma politikası beliriyor. 90’lı yıllarda 33 Türk Askerinin ateşkes sonucu katledildiğini düşünürsek böyle bir antlaşma ancak kandırma politikası olabilirdi.

  Burada mesele “ 33 Türk Askerinin ölmesi değil” yapılan barış anlaşmasına göre hareket etmeyip 33 Askeri öldürülmesi. “Dağlardaki çocuklar bizim çocuklarımız derhal çekilmeli” diyen Demirel’i düşününce halen terörün devam etmesi hükümetlerin terörü devam ettirmesini istediği düşüncesini insanların aklına getiriyor.

 Aynı zamanda Barış ve Demokrasiyi söyledikleriyle  değil, uyguladıklarıyla göstermeli politikacılar…

Televizyonda birçok siyasetçi, milletvekili “ Abdullah Öcalan’ın “ serbest bırakılmasını savundu, kimileriyse bu düşüncelere karşı çıktı. 33 Askerin ateşkes barış anlaşmasıyla öldüğü gerçeği, 1.5 sene boyunca Pkk Kamplarına hapsedilen kamu görevlilerini düşününce Barış çağrısı böyle bir süreçte yapılabilir mi sorularını akla getiriyor.

 Barış en nihayetinde samimi bir ortamda gerçekleşebilir. Ateşkes içinde olmayı isteyip insanları rehin almak Barış’ın anlayışına ters bir hareket olmakla birlikte samimiyet olgusuna da terstir.

Aynı zamanda Avrupa’da Abdullah Öcalan’ın barış sürecine dair fikirlerini destekledi. Abdullah Öcalan’ın 1999’da “ Nasıl sorgulandığına dair” kitapta geçen “ Yunanistan’dan para ticareti, İran’dan silah ticareti, Hollanda’dan uyuşturucu ve para ticareti” kitapta geçen bazı unsurlar.

 Böyle unsurlar Pkk Kamplarına aktarılırken Avrupa’nın  Abdullah Öcalan’ın barış sürecini desteklememesi saçma olurdu. Barış sürecindeki fikirler olumlu gözüküyor, yalnız uygulanabilirse. Kitapta geçtiği gibi” Bir Kürt devleti kurulmasından söz edilemez” söylemi Abdullah Öcalan’a ait bir söylemdir.  Öcalan’ın 1999 yılında söylediği bir sözünde altını çizmek gerekir.

 “ Bu vatanda, kardeşçe, özgürlük içinde birlikte yaşamanın tek çaremiz olduğu açıktır “
-26 Nisan 1999/Abdullah Öcalan

Öcalan’ın böyle düşüncesi açıktır.  Bildiğiniz üzere Abdullah Öcalan çok zeki biri. Ve nerde , ne zaman, ne yapacağını kestirmenizse olanaksız. Barış sürecine ancak PKK’nın geri çekilmesiyle, silahların gerçek bir samimiyet adı altında bırakmasından sonra Barış sürecinin gerçekliğine inanılabilir.

  PKK’nın dağdan inmeden, silah bırakılmadan yeniden ateşkes adı altında askerlerin ve masum insanları yeniden öldürmeyeceğini  kim garanti edebilir? Burada Hükümetin ne büyük bir pazarlık yaptığı da önemli bir süreç olarak gözüküyor. Şimdilik görünen bunlarla sınırlı. 

Yazan: Cem Kurtuluş