Kendi kadınınızı yaratırken hiç bu kadar zorlukla
karşılaştınız mı? Ya da elinizde bir güç olsaydı eğer ne yapardınız? “ Ruby Sparks” bunlara cevap
arıyor. Kahramanımız Calvin bir yazar. Tekdüze bir yaşamı var. Ailesinden
uzak, genç yaşlarda yazdığı kitapla ödül
sahibi oluyor. Şöhret basamaklarını kolayca tırmanıyor.Arkadaşları yok,
yönetmenin bize gösterdiği bu en azından. Bir kardeşi var. Onu kardeşinden
ayıran çok şey var Kendi dünyasında yarattığı kadın başka, içindeki
Calvin başka. Kardeşiyse kadınları düzme peşinde olan piç karakterine bürünmüş
biri. Calvin’in hayatı üzerine kurulu filmde Calvin ilk kitabından sonra ikinci
kitabı nasıl yazarım diye düşünürken
rüyalarında gördüğü genç kızı romanına taşıyor.
Bu aynı zamanda Calvin için İlham kaynağı oluyor. Yazdıkça ona daha da aşık olan Calvin bir
sabah kalkmasıyla kendi yarattığı karakterin evinde olmasıyla karakter bambaşka
bir hal alıyor. Filmde Calvin hariç Ruby karakterinin gerçek olmadığına
inandırmaktadır. İlk başta Calvin
de böyle sansa da daha sonrasında her şey gerçeğe dönüşüyor. Calvin yarattığı
karaktere her şeyi yaptırabilme gücünü kendinde görüyor. Filmde dikkat edilmesi
gereken diğer nokta Calvin ve Ruby karakterinin zıt karakterlerde olması. Ruby’nin
daha önceki ilişkileri yaşlı ve alkolik adamlarla olduğunu düşünürsek Ruby’de
Calvin’in yarattığı karakterle bir arayış peşinde.
Film
sonrasında izleyiciyi başka bir noktaya
getirerek günümüzdeki ilişkilere de
önemli bir mesaj yolluyor. Ruby’nin kendine vakit ayırmak istemesi, biraz
kendimizi rahat bırakalım sözleriyle ilişkileri gün geçtikçe zayıflıyor. Calvin’in
ilişki olarak zayıf bir noktada olması bu noktadaki diğer unsurlardan biri. Ruby,
eğlenceli ve içmeyi seven bir karakter olarak karşımıza çıkıyor, Calvin’de
okumaktan haz alan, devamlı kitapla kafasını dolduran yalnızlığa gömülmüş çevresinde arkadaşı olmayan biri. Filmin kafa karışıklığı yaratan sahnelerinden
biri de Calvin'in menajeri Langdon Tharp'la Ruby’nin havuza iç çamaşırlarıyla
girdiği sahne.
İşler sonradan karışsa da Ruby her şeyi
sonradan fark ediyor. Kendi kadınını yaratan Calvin’in yetenekleri karşısında
Ruby kayıtsız kalıyor. Yönetmenin ustaca düşündüğü Daktilo sahnesi ile
daktiloda yazılan kelimelere Ruby’nin yaptığı
hareketler takdire şayan. Bir nevi kölelik gibi görünebilir, ama kendi
karakterini yaratan bir yazarın kendi bilinç altı. Filmde diğer unsurlara da
dikkat etmek gerekiyor. Ütopik olarak Calvin’in ailesinin evinin seyirciye muazzam
gözükmesi dikkatlerden kaçmamalı.
Kendi karakterini yaratan bir yazarın iç
dünyası bu kadar karmaşık olabilir.Filmin sonlarına doğru Calvin’in yarattığı
Ruby karakteriyle yeniden karşılaşması yönetmenin bakış açısı diyebilirim. O
sahnede güzel bir portre yarattığını söyleyebilirim. Günümüz ilişkilerine film
inceden mesaj çakıyor.
Gerek
müzikleriyle, gerek oyunculuklarıyla, yönetmenin daktilo sahnesiyle akıllara
kazınacak içinde komedi-romantikliği barındıran 2012 yılının başarılı
yapımlarından biri “ Ruby Sparks” Yalnızlığa gömülmüş genç bir çocuğun
hayalinde yarattığı karakterle bütünleşmesi sonucu iyi bir film ortaya çıkarmış
Zoe Kazan. Senaryo Zoe Kazan'a ait olduğu için buraya ayrı parantez açmak gerekir, yönetmenin de hakkını vermek lazım.
İlişki sorununu metaforik bir anlatımla tercih
edilmesi film yönünden etkili bir unsur. Yalnızlık temasıyla bütünleşmesi
açısından da filmin izlenebilirliği
arttığını söylemeden yazıyı bitirmek doğru olmaz. İzlemeniz önerilir!
Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder