Bazı tutkulu sevişmelerin bünyede bıraktığı etki zaman
fark etmeksizin kayıplara yol açar. Bu kayıpla birlikte kendi mezarınızı
kazarsınız. “ Aşk, erotizmin biçimidir, erotizm’de aşkın bir biçimidir” diyen
şair de buna atıfta bulunmuştu bir dönem. " Nine ½ Weeks " adlı filmde böyle bir
yapım. 80’lerde adından epey söz ettiren filminde göz alıcı unsurlar
dikkatimizi çekiyor.
Kostümler, mekan
seçimi, dönemin müzikleri gibi unsurlarla film 80’ler atmosferini yansıtıyor.
Kim Basinger’a defalarca aşık olmamız da bizi şaşırtmaz. Gençliğinde şahane
güzelliğiyle, kusursuz fiziğiyle dikkat çeken Kim Basinger başarılı performansıyla
dikkat çekiyor. Sevişme sahneleri olmasaydı film izlenir miydi? İzlenirdi.
Çünkü film hüzün ile izleyiciyi karşı karşıya getiriyor.
Filmi özet
geçecek olursak; New York’ta sanat galerisinde
çalışan Elizabeth hakkında az şey
bildiği Borsacı John tarafından baştan çıkarılıyor. İlk başta karşı karşıya
geldiklerinde bakışmaları ve sonrasında gelişen tanışmaları, John’un hatunu
takip etmesiyle devam ediyor.
Elizabeth’in
beğendiği bir şeyi fazla pahalı olması nedeniyle alamaması nedeniyle John o
beğendiği şeyi alarak Elizabeth’e sürpriz yapıyor. Boşanmış, gerçek aşkın peşinden koşan güzel
Elizabeth aşka yelken açmıştır. John’un her istediğini yapmaktadır.Bu ilişki aynı zamanda gerçek aşkı hissettirmekle birlikte
seks oyunları üzerine kuruludur.
Erotizm
sahnelerini çoğu yerde görüyoruz. Tanışma
sahnelerinde John’un Elizabeth’i yatağa atacağını çoğu kişi düşünmüştür, ben de
izlediğimde bunu düşündüm. Delicesine, arzulu bir kadın olan Elizabeth’in güzelliği
karşısında büyülenmemek elde değil.
Filmde en
muhteşem sahnelerden biri de bir kadının teninde gözlerin kapanıp buzun başrol
oynadığı gece, buzdolabı önündeki striptizci gibi dans edip filmde çoğu erkeğin
başını döndürmesi kimseyi şaşırtmayacaktır.
John’un Elizabeth’in karşısında farklı fanteziler sonucu
film farklı sahneleri sinema izleyicilerine yaşatıyor. John’un farklı
fantezilerine sonra balı Elizabeth’e tattırmasıyla erotizm sınırları
yükseliyor. John ve Elizabeth ikilisi
maceralı yollardan geçiyorlar. Katıldıkları bir yemekte arzulu bir kadın olan
Elizabeth’in John’un aletini tutması da ne kadar çılgın bir kadın olduğunu
seyirciye gösteriyor.
John’un Elizabeth’in
hiçbir arkadaşıyla tanışmak istememesi “ seni ben yıkayacağım, seni ben
soyacağım, seni ben giydireceğim, seni ben yedireceğim” sözleri de atlanmaması
gereken detaylar arasında.
John, Elizabeth’e
karşı farklı rollerde bürünse de John burada aslında erotizme önem veren bir
erkek rolünde. Daha doğrusu erotizm noktasında birleşen bir aşkı paylaşıyorlar.
Muhteşem müzikleriyle Billy Holiday’ın filmde dinlemek de müzikal bir şölen
olarak da değerlendirilebilir.
Elizabeth'; "Bu adamı çözemiyorum. ama bazen anlamak çok kolay. belki de taktığı kravattan, okuduğu ya da okumadığı kitaplardan. ama bilirsin; neyin ilişkiyi bitireceğini. o yüzden boyun eğer ve beklersin. bu durumu katlanılır kılar. ama bu adam. belki gerçek aşktır. belki."
Elizabeth’in her gün John’u düşünmesi ama John’un bu ilişkiyi çok fazla iplemediği gerçeği önümüzde duruyor.
Elizabeth’in
erkek rolüne bürünmesi filmde rollerin değiştiğini seyirciye gösteriyor.
Sonrasında başları belaya giriyor, bir adamın kıçına doğru Elizabeth bıçağı
saplıyor. O sahneden sonra yağmur yağarken tutkulu sevişme sahnesi
izlenmeye değer.
John’un
Elizabeth’in gözlerini kapatıp odaya bir kadın alıp o kadını soyma sahnesi
Elizabeth’i kıskandırması da görülmeye değerdi. Daha sonrasında Elizabeth aynı
şeyi yapmaya çalışması ama bunu becerememesi Elizabeth’in John’a olan
sevgisinden kaynaklanmaktadır.
Gerçek
aşkın içinde erotizmin saklı olduğunu yönetmen bizlere gösteriyor. John
karakteri aslında filmde görüldüğü gibi erotizme düşkün ve mazoşist bir yapıya
sahip, Elizabeth karakteri de bunların hepsini uygulayan ama sonrasında bu gibi
uygulamadan sıkılan bir tip. Bunu da John’un tahrik olamadığını söyleyip
Elizabeth’in sürünmesini istemesiyle görülmektedir.
Filmde
detay ve ayrıntılar oldukça var, gözden kaçan detaylar olabilir. Filmin
sonlarına doğru her filmde olduğu gibi bir son belirir. Elizabeth bu dayanılmaz
durumlar karşısında artık pes eder. Dokuz buçuk haftalık ilişki sona eriyor.
John’un, Elizabeth'
e; "Gidiyor musun? Kalmayacak mısın?" sorusu karşısında yanıt
alamaması, sonrasında geçmişini anlatması da işe yaramıyor. Filmde en etkili repliklerden biri John’un söylediği sözler;
John: “ Bak, bir şeyi bilmeni istiyorum. daha önce bir sürü sevgilim, kadınım oldu. ama inan bana hiç böyle bir şey hissetmedim. sen sadece kollarımdayken o duyguyu hissettim. bu beklemediğim bir şeydi. seni böyle seveceğimi aklımdan bile geçirmemiştim."
Elizabeth; "Birimiz dur deyince sona ereceğini biliyordum. ama sen söylemedin. çok uzun süre bekledim. eşyalarım için birini gönderirim"
John: “Lütfen gelir misin 50’e kadar sayacağım
“
Artık
iş işten geçiyor. Elizabeth monoton yaşantısına geri dönüyor. 3
yıl beraber olduğu boşandığı kocası şirkette çalıştığı arkadaşıyla beraberdir..
Sonuç olarak; Erotik
film kategorisinde gösterilen " Nine ½ Weeks " Ateşli sevişmelerin aşk için önemli
olduğunu göstermekle birlikte hüznü içinde barındıran, Kadın teninde buz
gezdirmelerin, bal sahneleri de erotizm adına etkileyici sahnelerle kendinden söz ettirmeyi başarıyor. Oyunculuklarda Kim Basinger ve Mickey Rourke döktürüyor, filmin izleyeni 80’ler atmosferine soktuğunu da söylemek gerekir.
Yazan:
Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder