// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

11 Nisan 2013

Gerçek Aşkın İçinde Erotizmi Göstermek : Dokuz Buçuk Hafta (1986)













Bazı  tutkulu  sevişmelerin bünyede bıraktığı etki zaman fark etmeksizin kayıplara yol açar. Bu kayıpla birlikte kendi mezarınızı kazarsınız. “ Aşk, erotizmin biçimidir, erotizm’de aşkın bir biçimidir” diyen şair de buna atıfta bulunmuştu bir dönem. " Nine ½ Weeks " adlı filmde böyle bir yapım. 80’lerde adından epey söz ettiren filminde göz alıcı unsurlar dikkatimizi çekiyor.

 Kostümler, mekan seçimi, dönemin müzikleri gibi unsurlarla film 80’ler atmosferini yansıtıyor. Kim Basinger’a defalarca aşık olmamız da bizi şaşırtmaz. Gençliğinde şahane güzelliğiyle, kusursuz fiziğiyle dikkat çeken Kim Basinger başarılı performansıyla dikkat çekiyor. Sevişme sahneleri olmasaydı film izlenir miydi? İzlenirdi. Çünkü film hüzün ile izleyiciyi karşı karşıya getiriyor.

  Filmi özet geçecek olursak; New York’ta sanat galerisinde  çalışan Elizabeth  hakkında az şey bildiği Borsacı John tarafından baştan çıkarılıyor. İlk başta karşı karşıya geldiklerinde bakışmaları ve sonrasında gelişen tanışmaları, John’un hatunu takip etmesiyle devam ediyor.

 Elizabeth’in beğendiği bir şeyi fazla pahalı olması nedeniyle alamaması nedeniyle   John o beğendiği şeyi alarak Elizabeth’e sürpriz yapıyor.  Boşanmış, gerçek aşkın peşinden koşan güzel Elizabeth aşka yelken açmıştır. John’un her istediğini yapmaktadır.Bu ilişki aynı zamanda gerçek aşkı hissettirmekle birlikte seks oyunları üzerine kuruludur.

 Erotizm sahnelerini çoğu yerde görüyoruz.  Tanışma sahnelerinde John’un Elizabeth’i yatağa atacağını çoğu kişi düşünmüştür, ben de izlediğimde bunu düşündüm. Delicesine, arzulu bir kadın olan Elizabeth’in güzelliği karşısında büyülenmemek elde değil.

 Filmde en muhteşem sahnelerden biri de bir kadının teninde gözlerin kapanıp buzun başrol oynadığı gece, buzdolabı önündeki striptizci gibi dans edip filmde çoğu erkeğin başını döndürmesi kimseyi şaşırtmayacaktır. 

John’un Elizabeth’in karşısında farklı fanteziler sonucu film farklı sahneleri sinema izleyicilerine yaşatıyor. John’un farklı fantezilerine sonra balı Elizabeth’e tattırmasıyla erotizm sınırları yükseliyor.  John ve Elizabeth ikilisi maceralı yollardan geçiyorlar. Katıldıkları bir yemekte arzulu bir kadın olan Elizabeth’in John’un aletini tutması da ne kadar çılgın bir kadın olduğunu seyirciye gösteriyor.

 John’un Elizabeth’in hiçbir arkadaşıyla tanışmak istememesi “ seni ben yıkayacağım, seni ben soyacağım, seni ben giydireceğim, seni ben yedireceğim” sözleri de atlanmaması gereken detaylar arasında.

 John, Elizabeth’e karşı farklı rollerde bürünse de John burada aslında erotizme önem veren bir erkek rolünde. Daha doğrusu erotizm noktasında birleşen bir aşkı paylaşıyorlar. Muhteşem müzikleriyle Billy Holiday’ın filmde dinlemek de müzikal bir şölen olarak da değerlendirilebilir.

Elizabeth'; "Bu adamı çözemiyorum. ama bazen anlamak çok kolay. belki de taktığı kravattan, okuduğu ya da okumadığı kitaplardan. ama bilirsin; neyin ilişkiyi bitireceğini. o yüzden boyun eğer ve beklersin. bu durumu katlanılır kılar. ama bu adam. belki gerçek aşktır. belki."

Elizabeth’in her gün John’u düşünmesi ama John’un bu ilişkiyi çok fazla iplemediği gerçeği önümüzde duruyor.


Elizabeth’in erkek rolüne bürünmesi filmde rollerin  değiştiğini seyirciye gösteriyor. Sonrasında başları belaya giriyor, bir adamın kıçına doğru Elizabeth bıçağı saplıyor. O sahneden sonra  yağmur yağarken tutkulu sevişme sahnesi izlenmeye değer.

 John’un Elizabeth’in gözlerini kapatıp odaya bir kadın alıp o kadını soyma sahnesi Elizabeth’i kıskandırması da görülmeye değerdi. Daha sonrasında Elizabeth aynı şeyi yapmaya çalışması ama bunu becerememesi Elizabeth’in John’a olan sevgisinden kaynaklanmaktadır.


Gerçek aşkın içinde erotizmin saklı olduğunu yönetmen bizlere gösteriyor. John karakteri aslında filmde görüldüğü gibi erotizme düşkün ve mazoşist bir yapıya sahip, Elizabeth karakteri de bunların hepsini uygulayan ama sonrasında bu gibi uygulamadan sıkılan bir tip. Bunu da John’un tahrik olamadığını söyleyip Elizabeth’in sürünmesini istemesiyle görülmektedir.


Filmde detay ve ayrıntılar oldukça var, gözden kaçan detaylar olabilir. Filmin sonlarına doğru her filmde olduğu gibi bir son belirir. Elizabeth bu dayanılmaz durumlar karşısında artık pes eder. Dokuz buçuk haftalık ilişki sona eriyor. 

 John’un, Elizabeth' e; "Gidiyor musun? Kalmayacak mısın?" sorusu karşısında yanıt alamaması, sonrasında geçmişini anlatması da işe yaramıyor.  Filmde en etkili repliklerden biri John’un söylediği sözler;


John: “ Bak, bir şeyi bilmeni istiyorum. daha önce bir sürü sevgilim, kadınım oldu. ama inan bana hiç böyle bir şey hissetmedim. sen sadece kollarımdayken o duyguyu hissettim. bu beklemediğim bir şeydi. seni böyle seveceğimi aklımdan bile geçirmemiştim."

 Elizabeth; "Birimiz dur deyince sona ereceğini biliyordum. ama sen söylemedin. çok uzun süre bekledim. eşyalarım için birini gönderirim" 

John: “Lütfen gelir misin 50’e kadar  sayacağım “

Artık iş işten geçiyor. Elizabeth monoton yaşantısına geri dönüyor. 3 yıl beraber olduğu boşandığı kocası şirkette çalıştığı arkadaşıyla beraberdir..


Sonuç olarak; Erotik film kategorisinde gösterilen " Nine ½ Weeks "  Ateşli sevişmelerin aşk için önemli olduğunu göstermekle birlikte hüznü içinde barındıran, Kadın teninde buz gezdirmelerin, bal sahneleri de erotizm adına etkileyici sahnelerle kendinden söz ettirmeyi başarıyor. Oyunculuklarda   Kim Basinger ve Mickey Rourke döktürüyor, filmin izleyeni   80’ler atmosferine soktuğunu da söylemek gerekir. 


Yazan: Cem Kurtuluş




0 yorum: