// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

11 Haziran 2015

Bende Öğrendim Artık Bu Düzende Yaşamanın Sırrını: Asiye Nasıl Kurtulur ( 1973 & 1986)



















Her dönemin kendine has bir özelliği vardır.  Bu dönemler siyasi, ekonomik ve benzeri şekilde kategorize edilebilir. Bu açıdan düşünecek olursak Yeşilçam dönemine  ayrı parantez açmaz gerekir. Yeşilçam'da bu dönemler kendi içinde dönemlere ayrıldı.  Seks Furyası, Fantastik filmler, Kovboy filmleri vs…

 Mevzu bahis konumuz dönemine damga vuran, kimlik bunalımı gibi sorunlarına yön veren iki versiyonuyla görücüye çıkan “ Asiye Nasıl Kurtulur “ filmi.  “ Asiye Nasıl Kurtulur “ Vasıf Öngören tarafından 1969 yılında yazıldı, bu oyun daha sonrasında  1970 yılında Vasıf Öngören rejisi ile Ankara Birliği Sahnesinde görücüye çıktı. Filmin iki versiyonu sonrasında beyazperdeye taşındı. Bu iki versiyondan birincisi 1973 yılında Türkan Şoray’ın başını çektiği,  Nejat Saydam Filmi. 

Diğer versiyona geçmeden bu versiyon hakkında birkaç söz söylemek gerekir. 

 1973 yapımı Türkan Şoray’ın başrol oynadığı yapımda  tiyatro havasında değil, film havasında geçiyor her şey. Türkan Şoray o dönemlerin masumane kızları rolünde burada. Annesinin fahişe olduğunu öğrenmesiyle büyük bir yıkım yaşıyor. Filmde her sahne ince ayrıntısına kadar inceleniyor. İlk filmde klasik anlatı kullanılırken, ikincisinde çağdaş anlatıya yer veriliyor. 1973 yapımı “ Asiye Nasıl Kurtulur “ versiyonunda Asiye’nin nereye giderse gitsin yakasının kötülükten kurtulmadığını, her çalıştığı yerde erkekler tarafından tacize uğradığını, bu namussuz hayatta  namuslu yaşama çabasını izliyoruz.  

 Filmin en hüzünlü sahnelerinden biri; kimsesi kalmayan Asiye’nin bir delikanlıyla nişanlandığı sahnede, nişanlısının ailesinin Asiye’nin annesinin fahişe olduğunu öğrenmesiyle Asiye saf bir kız olmasına rağmen Annesinin bedelini kendi ödüyor. Suçu olmamasına rağmen annesinin fahişe olmasından dolayı suçlu yine kendisi oluyor. Bu saatten sonra ne kalacak bir yeri oluyor, ne de gidecek kimsesi. En son çare olarak Asiye, kurtuluşu eski öğretmenin evine giderken arıyor. Asiye bu defa bu evde paylaşmayı, sevmeyi, iyi insanların bu dünyada halen olduğunu düşünüyor, ama aralarında güzel bir yuva hasretini gördüğü delikanlının bir süre sonra evli olduğunu öğrenci yine yıkıma uğruyor ve sonra birbirini seven iki genç hapse mahkum oluyor.  Film boyunca hep darbe yiyor, namuslu yaşıyor. Kendisine dokundurtmuyor, kendisine tehlikeli olacağını düşündüklerinden kaçıyor.


 Yönetmen bu filminde namuslu bir kadının namusuna nasıl düşkün olduğunu gösteriyor seyirciye. Hapiste bir süre kalan Asiye’nin hayatı içerde kendisini kollayan “ dışarıya çıkınca bana gel “ diyen kadın tarafından yeniden bozguna uğruyor. Bu da Yeşilçam sinemasının karakteristik özelliklerinden biri olarak yansıtılıyor bize.  Asiye hep kaçmak zorunda bırakılıyor. Kadınları pazarlayan bu kadının tuzağına düşen Asiye’nin bu tuzaktan kurtulması uzun zaman alıyor.  Hastanedeki hayat kadınları gibi olmadığını, muayene esnasında döktüğü gözyaşlarıyla ne kadar masum olduğunu görüyoruz Asiye’nin, sonra yine Fuhuşla mücadeleden gelmiş bir kadınla tanışıyor, inanıyor ama yine darbe yiyor.  Çünkü bütün umutları yok oluyor.  Ne kadar kaçsa da Asiye yine kurtulamıyor beladan, bela peşini bırakmıyor.   Filmin finaline doğru sevdiği delikanlı Asiye’yi günlerdir arayıp sonunda bulsa da Asiye, kendini namussuzluğa bulaştıran Kara Mustafa’ya faturayı kesiyor, sonunda elinde bıçağıyla polise teslim oluyor.   

Oyunculuk adına Türkan Şoray’ın  ne kadar drama yaşattığını çıplak gözlerle izliyoruz film boyunca. Masumane rolünü öyle etkileyici oynuyor ki kelimeler kıfayetsiz kalıyor kendisi karşısında.  Orçun Sonat’ta filmde Türkan Şoray’a başarılı bir şekilde eşlik ediyor hiç sırıtmıyor bu rolde, hatta bunun üstesinden fazlasıyla geldiğini söylemek gerekir.

 











Asiye Nasıl Kurtulur’un 1986’da çekilen versiyonunda  hayata kötü başlayan bir kadının nasıl ayakta kaldığı anlatılıyor. Kabataslak konuya girmek gerekirse; filmin başlarından itibaren karşımıza çıkan Nazlı’nın hikayesi filmin ilerleyen zamanlarında Asiye’nin hayatına dönüşüyor, çünkü Asiye’nin nasıl kurtulacağı bu oyun sonucu belli olacaktır. Filmin bu versiyonu Bir tiyatro sahnesinde oynanan oyun olarak gösteriliyor  bize.  Bütün oyuncular yerlerini alıyor. 

 

Kötü kadınlar, kötü erkekler, pezevenkler, bu bataklıktan Asiye’leri kurtarmak için görevlendirilenler burada var. Var olan sistemden kurtulmanın bir yolu olmadığını söylüyor film, hatta bu sistemden kurtulmanın tek yolunun  bu sistemle devam etmek olduğunu söylüyor. 80'lerin seks furyası olduğu zamanlar olduğunu düşünürsek Asiye Nasıl Kurtulur'un 1986 versiyonu 80'ler atmosferini yansıtıyor. Fuhuş batağında olan Asiye'yi müzikal açıdan  şu sözlerle anlatıyor film

 

“ Biz aşk satarız, sermayedir etimiz.

Biz aşk satarız, emeğimiz terimiz.

Artık aşk paradır,

Gönlümüzde yaradır,

Alnımızda karadır,

BİZİM GİBİLER İÇİN.

Biz et satarız.’’

 Anlatıcı olarak Ali Poyrazoğlu Ve Nuran Aktar anlatıyor bu filmi bize. Çünkü Asiye’nin hayatı böyle şeklini alıyor. Filmin 1973 versiyonunda Türkan Şoray üzerinden anlatılan film bu versiyonunda tek bir kişi ağzından anlatılmıyor, yardımcı oyunculara da yer veriyor. Müjde Ar, Ali Poyrazoğlu, Hümeyra Akbay’ın  başrol oynayan filmde en az onlar kadar yan rolde oynayan oyuncular muhteşem bir performans sergiliyor.  Diyaloglar, müzikler, film içindeki danslar filmin puanını daha da yükseklere çıkartmayı başarıyor.  Filmde eksiklikler de yerini koruyor. 

 İlk filmde Asiye’nin ne tür zorluklarla karşılaştığına dair daha çok yer veriliyor, ama ikinci filmde Asiye’nin hayatı bir oyun üzerinden anlatıldığı için fazla düşünülmüş olabilir. Filmin ilk versiyonunda Asiye namusunu koruyup namusuna leke sürmeye çalışan Kara Mustafa’yı öldürüp hapse girerken, ikinci filminde Asiye bu hayattan nasıl kurtulacak diye soru yöneltiliyor, bu soru yöneltilirken Asiye bu hayattan kurtulmak isterken zengin bir adamın paralarına çöküyor. İki Asiye arasındaki fark burada belli oluyor.

 İki filmde de “ Kara Mustafa” karakterini oynayanlar arasında ben tercihimi  Yaman Okay tarafından kullandım. Hikmet Taşdemir’den daha iyi oyunculuk sergilediğini, diyaloglarla ve  mimikleriyle tam kabadayı rolüne yakıştığını söylemek yanlış olmaz. İki film arasında farklılıklar bulmamız kaçınılmaz oluyor. Oyuncu farkı, müzik farkı, diyalog farkı vs sıralayabiliriz.  Düzene dair bir çok şey sıralıyor, filmin ilk versiyonu değil de Atıf Yılmaz imzalı ikinci versiyonu politikliğini daha çok konuşturuyor. Yazımı bitirmeden film adına düzenle ilgili birkaç sözünün olduğunu şu sözlerle haykırıyor film.  

 “ Bende kurtuldum işte. Bende öğrendim artık bu düzende yaşamanın sırrını, karınların nasıl doyduğunu, sırtların nasıl pekleştirildiğini, yarın korkusu olmadan kimlerin  yaşayabildiğini nasıl yaşayabildiğini biliyorum artık. Bu düzende yaşamanın sırrı. Davrananı yok edin, direneni gebertin. Ezin, vurun,öldürün devam etsin bu hayat. Bende kurtuldum işte. Bende öğrendim artık nereden geldiğini değirmenin suyunun, nerelere para yatırmak gerektiğini, ve bir seferde kolay yoldan bilmem şu kadar paranın nasıl kimlerin cebine girdiğini biliyorum artık. Bu düzende yaşamanın sırrı.” 

Cem Kurtuluş, 2015

0 yorum: