Bazı
filmlerin bir dönemi vardır, ve bu dönemlerde çocukluğunu yaşamış insanlara bu
filmler şaşkınlık geçirtmeyi başarmışlardır. Post Apokaliptik filmler serisinde
önemli bir yeri olan Mad Max film
serisi ise bu dönemin önemli film serilerinden. Mad Max serisinin yaşandığı yıllar 1980’li yıllara tekabül ediyor,
bu dönemler aynı zamanda türün altın çağını yaşadığı yıllar olarak kayıtlara
geçmiştir. “ Mad Max 2 “ hakkında söz etmeden önce Mad Max 1 hakkında söz etmek gerekir.
“ Mad
Max 1 “ ilk çıktığında her ne kadar abartılmış bir film olsa da , izleyenleri
hayal kırıklığına uğratan bir film olmuştu. Bu filmde Max
(Mel Gibson) şehirde anarşinin hakim
olduğu bir bölgede barışı sağlamakla yükümlü bir polisi canlandırıyor. Yabancı motorcular ve Polis arasındaki olayların
artmasından sonra Max bu olayları kendi yöntemleriyle çözmek istiyor. Max ile
bu çeteler arasında kıyasıya bir yarış yaşanıyor. Max’in karısının başına
gelenlerden sonra Max başka bir ruh haline bürünüyor. Mad Max’in birinci filminde
müziklerin uyumsuzluğu, aksiyon vari sahnelerin az olması bu filmi vasat olmaya
itiyor.
Bu
filmin ikinci serisi olan Mad Max 2 :
Yol Savaşçısı; birinci filmde ailesine yapılanları unutmayan bir adamın
nasıl bir savaşçıya dönüştüğünü izlettiriyor bize. Filmin başlarından itibaren
şu sözler beynimizde yer ediniyor.
“ Hayatım sönüyor
görünümler bulanıklaşıyor.
Geriye kalan yalnızca
anılar
Hatırladıklarım bir
karmaşa zamanı
Yıkılan hayaller o
tüketilmiş topraklar
Ama en çok yol
savaşçısını hatırlıyorum
Max dediğimiz adamı
Onun kim olduğunu
anlamak için başka zamana gitmemiz gerekir
Dünyanın petrolle
yaşadığı ve çöllerde boru ve çelikten büyük kentlerin yükseldiği bir zamana
Hepsi bitti geçmişte
kaldı.
Çoktan unutulmuş
nedenler yüzünden iki güçlü savaşçı kabile savaşa tutuştu, yarattıkları
cehennem hepsini birden yuttu
Yakıt olmadan onlar
bir hiçti, Kumdan Kaleler yapmışlardı
Gürleyen makineler
tekledi ve durdu”
Bu
sözlerin ardından filmde eski görüntülerde filmin başına yerleştiriliyor. Bu
filmde Max, polisten ziyade içinde nefreti biriken bir adamı hatırlatıyor bize.
Bir benzin deposunu savunan Max, The
Humungus tarafından yönetilenlere karşı, karşı cephede yer alıyor. Bu
cephede ilk başta “ hain “ damgası vurulan bir adam olsa da daha sonraları bir
kahramana dönüşüyor. Serinin birinci filmine göre bu film bol bol aksiyon vaat
ediyor. Aksiyon bir an olsun düşmüyor. Petrol için savaşan iki kabileye
tanıklık ediyoruz film boyunca. Varları yoklukları petrol oluyor. Bu filmde
kötü adamlar fazlalaşıyor. Kıyasıya bir mücadele içerisinde silahlar
ateşleniyor, bombalar atılıyor, işkenceler sürüyor. Serinin ilk filmine göre bu
filmde kameranın filme etkisini de net
görmüş oluyoruz.
Filmin müzikleri ilk filme göre uyum sağlıyor,
müziklerse Queen grubundan tanıdığımız Brian May’e ait. Mel Gibson üzerinden
ilerlese de film; kötü adamları oynayanlar da filme uyum sağlamış gözüküyor,
bunun yanında yan karakter olarak Max’ın
yanında dolanan küçük kahramanımız ve Max’ın yanında koruyucu görevi üstlenen
köpek filme ayrı hava katıyor.
Sonuç
olarak; Post Apokaliptik filmler
serisinin önemli filmlerinden biri olan Mad
Max; serinin ilk filmindeki hayal
kırıklığını Mad Max 2 : Yol Savaşçısı’yla atlatmış
oluyor.
Cem Kurtuluş,2015
0 yorum:
Yorum Gönder