Dünya kara bir pislik, bu pisliğin ortasında bir yığın insan var. Birileri,
birileri için ölüyor, dünyada geçerli olan iki şey için kavga ediyorlar. Bu
ikisi de bir toplamanın eşitlemesi oluyor. Petrol’un paraya denk geldiği ya da
paranın petrolü satın aldığı kapitalist kanunun geçerli olduğu dünyada, dünya
sadece kara kuyudan ibaret hepimiz için.
Bu kısa faslı geçersek; yazıya şöyle
bir soruyla başlamak gerekebilir; “
Mad Max 3 ‘ün üzerinden geçen 30 kusur sene sonra ne beklerdiniz “ .
Sorunun cevabını filmi izleyenlere yöneltmek gerekir. Çünkü bu 30 sene içinde
dünya düzeni dahil her şey değişti. 1985’te Mad Max Beyond
Thunderdome’ı çeken George Miller
yine yönetmenlik koltuğuna geçti. Bu defa farklı işlerin peşine düştü.
Kapitalist düzene tokat atan sözlerle açılan “ Mad Max Fury Road
“ filmin başında Max’ın kendini tasvirlediği, Petrol için
birbirini öldüren ahmak insanların olduğu dünyaya sesleniyor. Bu dünyada
yerimizi filmin başından itibaren alıyoruz. Çünkü bu dünyada yeterince zehirli
atık var.
“ Mad Max Fury Road” petrolün dünyayı ele geçirdiği ve insanların
kendini kaybettiği bir çağda geçiyor. Bir ordu görevi gören bu petrol çılgını
insanlar Ölümsüz Joe’ta itaat ediyorlar. Filmin başlarında Ölümsüz Joe’nun aç
ve susuz kalmış insanlara su vermesi nükleer bir çağda neler
olabileceğini filmin başlarından itibaren seyirciye gösteriyor. Ölümsüz
Joe, elinde tas olan suya bağımlı olan insanlara “ Sakın ola
dostlarım suya bağlı olmayın. Sizi kavrar ve yokluğunda kırılgan olursunuz “ diyor.
İlk yarım saat içinde Fury Road bol aksiyon vaat ediyor
seyirciye, daha sonraları olay perdesi çözülüyor. Ölümsüz Joe’nun elinde olan
Max’ı bu filmde soğukkanlılığıyla takip ediyoruz. Bu filmde aykırı
karakterse Furiosa ( Charlize Theron) oluyor.
Furiosa ile Max’ın hayatları düşman oldukları kişinin aynı olduklarını
öğrendiğinde kesişiyor. Maceraları bu şekilde devam ediyor. Max, Furiosa ve
arkadaşları, Ölümsüz Joe ve kendisine itaat edenler çevresinde ilerliyor “
Mad Max Fury Road” . George Miller bu filmde en uca
gidebildiği kadar gitmek istemiş. Miller atmosferi harika şekilde yaratıyor,
yer yer renk tonları kısa bir süre değişiklik gösterip eski halini alması da
filmin kısa detaylarından.
Bol aksiyon ve adrenalin içinde
ilerleyen filmde daha çok gördüğümüz George Miller’in nasıl bir dünya
kurguladığı ve nükleer bir dünyada nasıl bir gelecek sorusunu Miller bize açık
kapı bırakarak soruyor. Alev püskürtmeleri, petrol araçları, havadan yere inen
patlayıcılar,paramparça olan arabalar, bol kan ve birçok malzeme filme başarılı
şekilde aktarılmış. Filmin finaline doğru Ölümsüz Joe’nun
öldürülüşünü ve Max’ın Furiosa’ya ismini söylediğini öğreniyoruz. “
Benim Adım Max “ .
Filmde makyaj ve kostümler dahil her şey üstünde ince ince çalışılmış.
Detaylar iyi hesaplanmış. Max karakteri için düşünülen Tom Hardy bu
filmde daha çok öne çıkan isim olsa da rol ya da senaryo gereği Furiosa’yı
canlandıran Charlize Theron’un gerisinde kalıyor. Makyajı o kadar
başarılı olmuş ki Charlize Theron’un,
bu açıdan George Miller’ın “ güçlü
kadın “ imajı mesajı da bu makyaja yansımış. Başka bir soruyu da
şöyle sormak gerekir; “ Tom Hardy’den Max olur mu? “ olabildiği
kadar olmuş, ama Mel Gibson’un Max’ı gibi bir kıyaslama içerisine girmemek
doğru olacaktır. Çünkü buradaki Max biraz da soğukkanlılığıyla öne çıkan,
gerektiği zaman konuşan bir Max.
Sonuç olarak; “ Mad Max Fury Road “ 30 yıl sonra gelen en
sıkı işler kategorisinde yerini alacak, daha sonra “ George Miller ne iş
çıkarmış be! “ diyebileceğimiz türden bir film yaratmasını bilmiş. 30 yıl
sonra gelen filmler genellikle aynı klişelerden yola devam eder ama Fury
Road’da bol aksiyon, bol adrenalinle bir dağı tırmanırmışçasına bir hisse
kapılmanız çok içten. O yüzden aracınıza binin alevi püskürtmeye hazır
olun!
0 yorum:
Yorum Gönder