Ayazlı bir gün, klasik İnönü deplasmanlarının
vazgeçilmezlerinden biri denilir böyle havalar için ve hep de böyle oldu. Maçın
haftanın başı olması hepimizi sarssa da biletler konusunda pek çok sıkıntı
yaşasak da geldi çattı o gün… herkesin gönlü vapurdan yana olsa da bu
seçenek yine yarınlara kaldı. Kadıköy’e geldiğimizde herkes de Beşiktaş’a küfür
etme hevesi derbi maçlarının olmazsa olmazı havasına sokuyor bizi… maç ne kadar
geç olsa da bir yığın insan var sokaklarda. Herkes işi gücü bırakmış durumda
maça konsantra… otobüslere atlıyoruz, full dolduruyoruz. Alkollü ve cigaraları
kafalar neticesinde tezahüratlar da gırla akıyor. Derken kendimizi statta
buluyoruz.
Polisin taraftarları teker teker alması, daha
sonrasında içeri girerken ufak izdiham klasik deplasmanın klasik hikayeleri
arasında yerini alıyor derken sesleri duymamızla içeri girmemiz bir oluyor.
Tribün girer girmez Beşiktaş tribünüyle atışmalara başlıyor,bu da herkesin tam istediği
şey. Maça iyi başlayamıyoruz, ilk golü yiyoruz atağımız yok sonra iki gol daha
yiyoruz. Herkes de bir sinir hali hakim. Bir kaos,bir saldırma hali en
yakınımızda, en uzağımızda. Ama halen inanç saklı bir yerlerde, bu hırsla
ikinci yarı başlıyor. Takım hızlı başlıyor, ikinci yarı tribün daha da
yükseliyor. Hiç ses kesmiyor.
Sesler ne kadar kısılsa da o kadar bağırıyoruz. Karşı
tribün takımları üç farkla önde olsa bile bizi dinlemekle yetiniyor.
Derken golleri buluyoruz. 20 dakikaya 3 gol sığdırıyoruz, ama
bu forma ile alay edenlere, umutsuz kaldığımız anda o umudu karşı
takıma gösteren bir hikayede belirgin. Galibiyeti kaçıran taraf biz
oluyoruz, ama deplasmanda tribün olarak yenilmeyeceğimizi bütün aleme
gösteriyoruz. Ve İslam Çupi’nin de dediği “ Fenerbahçe O Eli
Lavabona Sokar “ sözü mıhlanıyor hafızalara, sadece bize değil bütün
herkesin dilinde bu söz oluyor ve tribünüyle ve savaşçı oyuncusuyla
bunu yapacak kudrete sahip olacağını gösteriyor..
Cem Kurtuluş, 25.02.2019
0 yorum:
Yorum Gönder