Sinema ile müzik bir araya geldiğinde ve hikayenin anlatışına doğru da
ilerliyorsa bu yerinde bir seçim olur. Sinema/müzik bağlantılı olsa da durum
bazen hikayenin akışında bazen de müzik duymak istemezsiniz. Çünkü bazı
filmleri akışına bırakmak gerekebilir. İlgimin olmadığı İspanya sinemasıyla
alakalı pek fazla sözüm yok ve konuyu da uzatmamak
gerekirse; hakkında bahsedeceğim film olan " Ema " evlatlık
edindikleri çocuğun ellerinden alındığına doğru bir hikaye
çiziyor. Filmin başlangıcından itibaren sinematografik açıdan film bol renkli
bir ambians vaat ediyor.
Dans,müzik ve dram vari bir hikaye var elimizde. Bu hikaye düz ve sade bir hikaye. Gaston ve Ema ikilisinin soğukkanlılığı, buz kesen yüz yapıları filmin dramatik noktasını oluşturuyor. Film, kapılarını bize elinde Alev püskürcüsü olan Ema’nın gözünden trafik lambasının yanmasıyla açar. Bu aynı zamanda Ema karakterine dair bir ateş çağrısı yapar. Filmin başlarından itibaren Ema’nın çocuğuyla ilgili diyalogu çocuğunu bıraktığı yetimhane görevlisinden EMA’ya verdiği “ dans etmeye devam et. Oyuncak bir bebek al. Onu giydir. Çünkü istediğin şey bir çocuk değil. Sadece saksı gibi duran, hiçbir şey yapmayan bir çocuk istiyorsun “ sözüyle anlatır.
Bununla
birlikte sosyal eğitim hizmetinde görevli olan kadın karakterin filmin ilk
yarısında söylediği “ sistem sizin gibi insanları elemek için yaratıldı,sistem
benim “ sözüyle de ucundan mesajını veriyor. Filmin ilk yarım saatinde
bahsettikleri oğlu Polo’ya dair ise etrafta bir şey
göremiyoruz. Birbirlerini suçlamaların getirdiği aşkın nefrete
gittiği bölümler ve bir çocuk evlat edinilse de filmin ilk bölümünde
geçen “ o benim oğlumdu. Oğlum isterse tüm bedenimi emebilir “ sözünü
bu noktada hatırlatmak gerekir.
Aşık olduğu kişiye karşı da “ insan şeklinde bir prezervatifsin sen, ban asla bir oğul veremeyeceksin “ sözündeki ağırlığı da not etmek gerekebilir. Filmin baş merkezine “ Ema “ karakteri yerleştirilir ve onun bakış açısından izleriz olup biteni. Çoğu yerde Ema, dans etmesiyle ünlü, filme göre özgürlüğünü buna borçlu bir çıkarım yapmak yanlış olmayacaktır, ama sadece bununla sınırlı değil. Zaman içinde cinselliğin sadece kadın ve erkek arasında olmadığını da Ema ve arkadaşlarının karakterinden hoşlandığı avukatı karşısında tanıklık ediyoruz.
Sadece bu cinsellik değil, karşı cinse duyulan bir tür sevgi ya da başka bir
şey de denilebilir. Sadece avukatı değil, avukatın eşiyle de bunu
masaya yatırıyor Ema. Kadınlarla girdiği ilişkilerle tutkulu bir şekilde bize
aktarılır bu. Özgürlüğün sınırlarında kadınların kadınlara karşı tutkulu bir
şekilde cinselliği işlediği cüretkar sahneler bu bölümde filmde yerini alıyor,
ama bir şekilde hazzın doruklarıdır anlatılmak istenen,diğer adıyla da
hedonizm. Ema’nın dünyasından bakınca olaylara filmin başlangıcıyla birlikte
trafik lambasının üstündeki ateş görüntüsü, filmin çoğu kısmında alev
püskürtücüyle de yansıtılıyor. Ateşin bir nevi özgürlük çağrışımı, Ema’nın gözünden
bakacak olursak bir sınırsızlığı ifade eder.
Renk tonlamasıyla da Gasper Noe filmlerini de hatırlarız bir yandan. Ema’nın yönünden dans etmek toplum nazarında “ fahişe “ sanılmak anlamına gelmek,bir nevi toplumun dışına çıkan her birey bundan hakkını alır ama iyi veyahut kötü. Ema karakterinin de baş merkeze konulma sebebi bu aslında, sınırlanan özgürlükleri de Ema karakteri üzerinden resmediliyor. Bu Ema’nın belki de yaratmak istediği özgürlük; ama bu sınır nereye kadar gider bu da filmin sorduğu soru oluyor bize.
Evli bir erkekle cinsel ilişkiyi arzulayan evli olmasına rağmen bir
kadınla cinsellik yönünden ihtiyaç duyan bir karakter var karşımızda, ve aynı
zamanda filmin başındaki “ oğlum isterse tüm bedenimi emebilir “ sorusunu da
göz ardı etmemek gerekir. Filmin hikayesi dramatik başlasa
da daha sonraları “ Z kuşağı “ denen kısma da
sesleniyor. Seksin,uyuşturucunun kol gezdiği ve ertesi gün neler
getireceğine Gaston karakteri yanıtını veriyor.
Aşk,nefret, cinselliğin özgürlük sınırları, evlilik yelpazesinde özgürlük sınırlarını açan Ema’nın üzerinden eşine özgürlük vaat etmesiyle eşinin kendisini aldatmasıyla Ema’nın kıskançlık kulvarına girdiğine tanıklık ediyoruz. Cinsellik açısından seks ssahnelerinin cüretkarlığına tanıklık ederiz,bu açıdan ışığın tonu ve sinematografik olarak da klas bir iş çıkarılmış. Oyunculuklara gelirsek... Ema karakterine can veren Mariana Di Girolamo filmde baş merkezde olan isim olmasının yanında pek çok isme göre sırtlıyor, Gaston karakterine can veren Gael Garcia Bernal da kendisine iyi partner oluyor.
Yer yer çıkışlarıyla, bakışlarıyla da
kendini belli ediyor. Bunun yanındaki yan karakterler de başarıyla
seçilmiş. Sinematografik olarak renklerin tonlamaları da Gasper Noe
filminden çıkmışçasına başarıyla aktarılmış, bu açıdan Sergio Armstrong kendi
adına klas bir iş çıkarmış. Müzikler de Nicolas Jaar imzası
taşıyor. Bunların yanında renk tonlamalarının yanında, Ema başta
olmak üzere uygulanan saç stilleri, kostümler, kıyafetler, mekan seçimleri de
başarılı ve sokak tarzını yansıtmış. Film genelindeki düşünce kırmızıyı
çağrıştıran özgürlük ateşi olsa da , bundan ziyade daha çok hazlara yönelme
film adına daha çok işlenmiş.
Sonuç olarak “ Ema “ başlangıçta dramatik olarak düşündüğünüz hikayenin ilerledikçe özgürlük,erotizm, ve pek çok kavrama değindiğini anlıyorsunuz. Sözü edilen Polo adlı küçük çocuk karakterine dramatik yönden daha ağırlık verilseymiş film adına daha buruk, dram vari daha etkili bir film ortaya çıkabilirmiş. Eğer İspanya sinemasına dair pek çok şey bilmiyorsanız, dram ve dans ortasında bir şey istiyorsanız "EMA" yerinde bir seçim olabilir.
Son olarak naçizane bir tavziye olarak bütün bunların dışında beklentisiz izlemek yerinde olacaktır
Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim:
“
iyi dans eden insanlar,iyi sevişir…”
“
bir kadının ihanetine uğramak çok yıpratıcıdır…”
“
oral seks yapmadığını nereden bileceğiz
Çünkü
onu yapmak için aşık olmak gerek “
“
nasıl biri
Bilmiyorum,henüz
çıplak görmedim. Ama muz gibi kocaman parmakları var “
“
neyi öğretmekten hoşlanıyorsunuz?
Özgürlüğü
Çocuklara
özgürce hareket etmeyi öğretiyorum”
“
dans etmeyi hep sevdim. Anneme isyan etme yolumdu. Muhafazakar delinin tekiydi.
Hayatım boyunca çirkin olduğumu söyledi…”
Cem Kurtuluş, 2021
0 yorum:
Yorum Gönder