İlişkiler
açısından yüzlerce film çekilmiş olabilir, bazı filmlerin
etkileyicilik açısından çıtayı yükselttiğini söylemek yanlış
olmaz. Aşk,nefret,öfke, pişmanlık,vicdan gibi kavramlar sinemanın
olmazsa olmazı ve insanı inceleme açısından kalbur bir nokta görevi
üstlenmiştir. Yönetmenliğini Maiween’ın yaptığı “ Mon Roi “ ilişkiler
yönünden söz söyleyen bir film olarak karşımızda.
Filmin
hikâyesi ilk başta kayak yaptığı sırada sakatlanan Tony ile başlıyor.
Bu hikayenin asıl özeti insanın geçmişiyle yaşadığı açıda saklı olduğunda. Bunu
da Tony ‘nin doktorunun söylediği "
Dizdeki acı o insanın hayatındaki bir acıyı kabullenmekte zorlandığına işaret
eder ve iyileşme de ruhsal iyileşmeyle paralel gerçekleşir”
cümlesinden anlıyoruz.
Hikayede
sakatlığı ile ilgili sorunlar kendisine acı vermesi yönünde olduğu öyle olsa
da film, Georgio ile yaşayacakları aşka ışınlatıyor bizi. Filmin ilk
yarısında uyumlu bir çiftin birbirine olan çılgınca aşklarındaki tutkuya
tanıklık ediyoruz. Bu süreçte sevisme sahneleri de tutkulu şekilde
yansıtılıyor. Filmin iki bölümden oluşsa da ilk bölümde Tony'nin sakatlığına
dair pek çok az şey var. Aşk,tutku, ilişkiler açısından filmin ilk yarım saati
etkili bir iş çıkartıyor. Bir aşkın gülümsemeli halinin tutkuya nasıl
dönüştüğünü bu süreçte izlemiş oluyoruz. Tutkulu bir aşkın,arzunun görkemli
haline de tanıklık ediyoruz.
" Gerçekten sevmek ve bütün benliğini
ona adamak için kişinin kaybedecek hiçbir şeyi olmamalıdır. Bu boşluğa atlamaya
cesaret etmek için tüm baş döndürücü deneyimleri aşmak gerek" cümlesi
aşk ve ilişkiler yönünden de sözünü söylüyor. Tutkulu şekilde ilerleyen aşkta
çiftin çocuğunun olmasındaki evrede tutkuda azalmalar oluyor, bunun da nedeni
eski sevgililik evresinde gerçekleşen durumlara dair mesaj veriyor film.
İntihar eden eski ilişkisinin peşinde olan bir adam ile ailesi için
fedakarlıkları göze alan bir kadına tanıklık ediyoruz.
Takıntılar
, saplantılar ve sağlıksız bir ilişki olmasına rağmen kadının güçlü yapısı ile
zor da olsa ilişki ayakta kalkıyor, adamın bütün çapkınlıklarına rağmen. Bir
tür evlilikten sonra tutku azalır mı sorusuna erkek karakter gözünden
bakıyoruz. Çocukları için ilişkilerini ayakta tutmaya çalışan çiftin
yeniden eski hallerine dönmek için çırpındığını görüyoruz, ama bazı şeylerin
eksik olduğunu film anlatıyor bize. İlişkinin iniş ve çıkışları, öfke
halleri, birinin sakinken deliye dönme durumları her iki karakter gözünden
anlatılıyor. Tony’nin yaşadığı sakatlıklarda geriye dönüşlerin film adına
fazlaca işlenememesi eksik bir puan yaratıyor. Georgio'nun gözünden
de ilk başta her ne kadar klas bir adam görülse de kadına uyguladığı psikolojik
şiddeti de görüyoruz. Hamilelik sürecinde kadının kullandığı hapları kendisi
bir şantaj aracı olarak görüyor.
Tony karakterine can
veren Emmanuelle Bercot büyük
bir karakter koyuyor ortaya. Öfkeden deliye dönerken, sarhoşken, acı
çekerken ve bilhassa kadınlık duygusunu güçlü yansıttığı için ayrı kutlamak
gerekir, bunun yanında kendisine eş görevi üstlenen Georgio karakterine can veren Vincent Cassel’de sırıtmıyor. Filmin
bütünlüğü,rolün fazlalılığı Tony karakteri üzerinden duruluyor. Bir
kadın yönetmenin daha sonrasında bu filmle ilgili geri dönüşlerinde
kadınların “ evet,bu benim erkek
arkadaşım,evet bu benim hikayem “ gibi tepkiler alıyor Maiween.
Maiween’ın
yönetmen olarak söylediği de tam olarak “ doğaçlama “. Oyuncuya özgürlüğü
vermesi,ve geri kalanda oyuncunun o duyguyu aktarması. Vincent Cassel, böyle
bir film içinse “ böyle bir çift imkansız
“ yorumunu yapıyor, ki filmin ana temasının da iletişim kuramamakla alakalı
bağlantısını dile getiriyor bir röportajda.
Sonuç
olarak; “ Mon Roi” güçlü
bir senaryoya sahip, güçlü hikayenin öncülüğünde oyunculuğunda kendilerini
ispat etmesiyle ilişkilere yön veren bir film oluyor. Geriye tek eksi yanı
sakatlık geçiren hikayedeki kahramanın hayatına fazla detay işlenmemesi ve uzun
süresi eksi puan olarak hanesine yazılıyor.
Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim:
" Dizdeki acı o insanın hayatındaki bir acıyı kabullenmekte zorlandığına işaret eder ve iyileşme de ruhsal iyileşmeyle paralel gerçekleşir "
“
ister zengin ol,ister fakir,ayağın kokuyor”
“ ayrıldığınızdan beri ilk kez mi hayatına biri giriyor
Evet,
ne demek bu? Beş dakikada bir yeni biriyle tanışmıyor insan.
En
azından ben,seni bilemem “
“ doğrusunu isterseniz sayın katipler halihazırda yıkılmış olan bizi biz yapan bu hayalkırıklığı özgürlüğümüzdür “
“
gerçekten sevmek ve bütün benliğini ona adamak için kişinin kaybedecek hiçbir
şeyi olmamalıdır. Bu boşluğa atlamaya cesaret etmek için tüm baş
döndürücü deneyimleri aşmak gerek. Çökmek üzere olan
imparatorlukları ve büyük fırtınaları bilmek gerek. O anı seninle
yaşamak için. Çok şey yaşamış,çok şey mahvetmiş, defalarca yaşamış olmalıyız ki
seninle hiçbir şeyi berbat etmeyelim. Aşk,yeni ,temiz ve saf olduğunda hiçbir
anlam ifade etmez. Fırtınadan önce aşk bir seçim değildir,bir kanundur”
-Neden
senin istediğin biri gibi olmam gerekiyor? Şu an olduğum kişi olduğum için bana
geldin. Neden elindekini olduğu gibi kabul etmiyorsun? +Böyle devam edemem.
Pazartesi günü birlikteyiz, Çarşamba ayrıyız. Perşembe eve geri taşınıyorsun,
Cuma evde değilsin.
-Sonraki
Pazartesi beni aldatıyorsun, Çarşamba olunca beni seviyorsun. Buna daha fazla
dayanamam. Aşık olmamayı ve acı çekmemeyi tercih ederim.
-İstediğin
bu mu?
Evet,
istediğim bu.
Öyle
mi
Birbirimizi
tüketiyoruz hepsi bu.”
Cem Kurtuluş, 2021
0 yorum:
Yorum Gönder