“54 yaşındayım ve halen sahneye çıkıp öfkelenip delirebiliyorum, tabii ki sonrasında kendimi tamamen bitkin hissediyorum ve ondan kurtulmam bir veya iki gün sürüyor, ama yine de yapabiliyorum böyle yaparak! Bunu yapabildiğim sürece, yapacağım çünkü evet, bu bir tutku, bu benim içimde, küçüklüğümden beri ve yedi-sekiz yaşımdayken ilk Kiss albümümü satın alıp dinledim ve bu değişmedi , bu yüzden bunun için gerçekten çok memnun ve minnettarım.” diyor Asphyx’in hırçın ve öfkeli adamı,beyni Martin Van Drunen.
Death metal sahnesinde yıkıcılığı, öfkeleriyle birlikte her
albümlerinin üzerine çıkmayı başardılar bu sahnede. Old school ruhun ne demek olduğunu Hollanda sahnesini sıkı şekilde gösterdiler. İlk demolarını 1988’de çıkardıklarını farz edersek
Asphyx için 33 yıllık dolu bir zaman.
Albümün en ağır toplarından, death/doom metal sentezliğinde farkını koyuyor ortaya. Saldırganlığına devam eden “ Botox Implosion “ kaos bari bir iş olduğunu göstermekte kararlı. Kaos olduğu kadar kendini ameliyat masalarına yatıran, sahte dramvari hareketlerde bulunanlara lirikleriyle sözünü söylüyor. Martin’in vokalleri ise kısa bir tabirle etrafa öfke saçıyor. Hastalıklı vokalini şiddetli şekilde kusuyor.
” In Blazing Oceans “ her ne kadar bir önceki parça kadar sıkı olmasa da biraz vasat vari konumda oluyor. Şiddetli etkiler ikliminde denizde gelişen bir savaşvari lirikler üzerine egemen oluyor.” The Nameless Elite“ klibiyle ayrı damga koyan albümün önemli dinamitlerinden olsa da şarkı yönünden beklentiyi karşılayamıyor, kötü bir şarkı değil ama bazı klas şarkılara göre geride kaldığını söylemek yanlış olmaz.Martin’e göre “ sizin ve benim için savaşan kadınlar ve erkekler hakkında “ cümlesi önem taşıyor.
Candlemass’ın izlerini taşıyıp, death metal motifleriyle birleştirseler de bir eksiklik yaratıyor şarkı kendi çapında. Bunun devamında gelen “ Yield Or Die “ da aynı benzerlik içinde ilerliyor. Kötü şarkılar olarak değil de ilk yarıdaki albüm hakimiyetine göre başka havada ilerliyor. Albümün kapanış parçası,albüme ismini veren “ Necroceros “ oluyor. Albümün ismi de kurgusal fantastik bir canavar üzerinden yola çıkıyor.Yaşayan herşeyi tüketen, ve evreni de tüketecek olanlar hakkında. Albümün kapağı Axel Hermann’ın elinden çıkma, miks işlerine de Sebastian “ Seeb” Levermann bakıyor, ki albüm genelinde uyumu iyi koparmışlar.
Sonuç olarak; Hollanda’nın ağır topları “ Asyphx”, Necroceras ile savaş ortamını, doom metal’i de müziklerine yedirmesiyle ne klas iş çıkardıklarını fazlasıyla kanıtlıyorlar,ki bu da Asyphx’i dinleyenlere yabancı bir iş değil. Teknolojinin böyle ilerlediği bir çağda böyle klas soundtan geri kalmamaları da kendi istedikleri bir iş olsa gerek,ki bu da bizler için ayrı bir klaslık içeriyor.
0 yorum:
Yorum Gönder