// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

01 Ocak 2022

" En Büyük Çatlak İçimizde " Çatlak (2020)

 









Bazı filmlerin girişiyle itibaren başlangıç yaptığı yerlerde “bu hikaye girişi etkili bir anlatım olur“ diye kendi kendinize söylenirsiniz,ya da bunu kendim mi yaparım tam emin değilim.Bazı filmler bunu açıkça ele verir. Hikayenin karakterlerine doğru inişlerse bu çizgide fazlasıyla önem taşır.  Fikret Reyhan’ın “ Çatlak “ filmi yönetmenin tam da dediği g ibi “ en büyük çatlak içimizde “ cümlesinin farklı bir etkisi var,oysa çatlağın pek çok anlamı var dilimizde. “ Çatlamış olan” dan gelip, pek çok anlama gelmesi en olası ihtimaldir. Fikret Reyhan hakkında kısa bilgi vermek gerekirse; kendisi buralara  fizik mühendisliğinden gelip daha sonrasında öğretmenliğe geçiş evresi ve en sonunda hayatı sinemayla kesişiyor.Meraksı durumundan ötürü buralara kadar gelip öğreniyor Fikret Reyhan. Diğer anlamda öğrenmek deyiminden fazlası var.

 Fazla uzatmamak gerekirse; Fikret Reyhan’ın yarattığı “Çatlak“ bir nevi toplumsallıktan kaçamadığımız bir Çatlak.Öncesinde “ Çatlak “  2019 da trafik kazasında hayatını kaybeden gazeteci ve aynı zamanda sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan’a ithaf edilmiş ve kendisinin anısına olduğu üzerine filmin başında not düşülüyor.

Hikayeye dönecek olursak;  İngiltere’de işçi olarak çalıştıktan sonra yakın arkadaşı Ayhan’ı yanına olan Fatih’in hikayesine odaklanıyor Çatlak. Baştan itibaren baba figürüyle karşımıza çıkan,daha olgunluğun sinyallerini veren “Muhittin“ karakteri filmin içinde mesajını da kapalı üstü bazı cümleleler veriyor. “ Bizimkiler dururken Suriyelilere kaptırmayalım burayı “ günümüzün sorunlarına bir mesaj ve bununla beraber “ hizmeti burnunun dibine kadar getirmişsin hala zam gelmiyor   sözü de bir o kadar daha filmin başından itibaren zihnimize yerleşiyor.Daha sonra Fatih ve Cengiz’in de Fatih’in evine başlayan hikaye bir oda hikayesi olarak tek mekanda gerçekleşiyor. “Ölmüyoruz buna da şükür de “ diyen Baba’nın bu söylediği sözün altındaki insanın kıt kanaat geçindiğine dair söylemek istediğini söylüyor film en baştan. Daha sonra film bizi; devamlı Baba’nın konuştuğu karşı tarafın dinlediği;daha sonra ana hikayenin “ borç “ üzerinden ilerlediğini gösteriyor. 

 Borcun talep edilmesi üzerine aile arasındaki çatışmaları da hikayenin derin işleyen diyaloglarıyla yerine getiriyor “ Çatlak” . Çatlak bir nevi aslında bu borç üzerine çatırdamak sözünü anımsatıyor diğer yandan. Filmin dilinin gerçekciliğini, senaryodaki diyaloglar tek mekanda öyle işleniyor ki bir nevi oda sinemasının gereğini yerine getiriyor Fikret Reyhan. Yazının bu bölümünde bunu söylemek erken olsa da ; az olay,bol diyalog istenileni filmin ilk yarısında karşılıyor.

 “ Borç,yiğidin kamçısıdır sözü de bir yandan akıllara gelirken Fatih’in aldığı borç herkesin derdi oluyor. Annesinin dediği “ borç,hepimizin borcu değil mi “ cümlesi de bu noktada bir nevi “ aile “ kavramına değindiriyor. Filmin ilk yarısında erkek karakterlerin gözüktüğü sahnelerden sonra,film bir süre sonra seyrini kadın karakterlere çeviriyor. İğneleyici cümleler sırada oluyor. Filmin ikinci yarısında ailenin yemekte buluşmasıyla başlayan süreçte herkesin kendine göre bir derdi var; ara cümlelerde kendi akrabasını işten çıkarıp ucuz maliyetli işçiyi çalıştıranı da ara cümlelerde konuşturuyor “ Çatlak “  Paranın ve borcun bir nevi aile arasındaki ayrılıklara nasıl yol açacağını, çatışmaların nasıl büyüdüğünü, herkesin birbirini iğneleyerek üste çıkma çabalarını da görüyoruz filmin ikinci yarısında. Filmin dili buna fazlasıyla müsait oluyor.

 Aile meclisinin gencinden,yaşlısından,erkeğinden,kadınına herkesin kendine göre söyleyecek bir sözü oluyor. Çatışmalar sonunda borçlardan geriye kalan “ yalanlar “ kalıyor. Cafer karakterinin “ sizin aranızda ne işim var lan benim”  söylemi de bir o kadar hakikat oluyor bir nevi. Filmin ilk yarısında borcu olan Fatih’in konusu anlatılırken,ikinci yarısında kalan duygu ailenin bu borç üzerinde yaşadığı sarsıntı oluyor.

 Senaryoya değinecek olursak; Fikret Reyhan hem yönetiyor,hem yazıyor. Yazdığı hikayede akış öyle işleniyor ki aile arasındaki çatlaklıkları,çatışmaları,sarsıntıyı ince ince işliyor. “ Borç” kavramının daha fazlasını söylüyor. Tam da Fikret Reyhan röportajda “ En Büyük Çatlak içimizde “ sözünü, bir nevi bu filmiyle uygulamaya geçiriyor. Oyunculuklara gelirsek; yönetmen bütün oyuncuları kullanıyor.Genci,yaşlısı,çocuk karakteri ve yan karakterleri. Muhittin karakterine can veren ve baba figürüyle daha çok diyaloglarda gözüken Hakan Salınmış müthiş bir performansa imza atıyor,bunun yanında çok rol almasa da Cafer karakterine can veren  Giray Altınok;anlık tepkileri,öfkeleri,devamlı kendisine laf söylenmesine karşı verdiği refleksler film adına ayrı etkili.Filmin diğer önemli noktalarından biri “ Sarı Sıcak “ filminde de kendisiyle çalışan Fikret Reyhan’ın bu filmde de görüntü yönetmeni olarak Marton Miklauzic ile çalışması bir o kadar klaslığı gösteriyor.

 Sonuç olarak; “ Çatlak “ Fikret Reyhan’ın içimizdeki çatlaklara,çatışma yoluyla gitmesini sallayan hikayenin nasıl anlatılması gerektiğine dair  tek mekana başarılı bir şekilde yansıyan ve izlediğinizde ikinci defa izlenmeyi hak eden yapımlar arasını yerini alıyor. Şu da var ki; başarılı senaryo kadar bir hikayeyi nasıl anlattığın daha da önemli olduğunu Fikret Reyhan fazlasıyla gösteriyor.

 Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim;

 “ takım bu haldeyken FENER’e iddaa oynuyorsun helal sana. “

 "tek dertleri işte eşşek gibi çalışıp para biriktirmek “ 

 

 “ bizimkiler dururken Suriyelilere kaptırmayalım burayı”

“ hizmeti burnunun dibine kadar getirmişsin hala zam gelmiş diyor “

 “ cengiz sen ne iş yapıyorsun

Öğretmenim ben

En kıyak meslek seninki hee. Sırtını devlet babaya dayamışsın mis “

“ dünya yansın maaş her ay cepte “


Cem Kurtuluş,2021


0 yorum: