Bazı filmlerin girişiyle itibaren başlangıç yaptığı
yerlerde “bu hikaye girişi etkili bir
anlatım olur“ diye kendi kendinize söylenirsiniz,ya da bunu kendim mi
yaparım tam emin değilim.Bazı filmler bunu açıkça ele verir. Hikayenin
karakterlerine doğru inişlerse bu çizgide fazlasıyla önem taşır. Fikret Reyhan’ın “ Çatlak “ filmi yönetmenin tam da dediği g ibi “ en büyük çatlak içimizde “ cümlesinin
farklı bir etkisi var,oysa çatlağın pek çok anlamı var dilimizde. “ Çatlamış
olan” dan gelip, pek çok anlama gelmesi en olası ihtimaldir. Fikret Reyhan hakkında kısa bilgi
vermek gerekirse; kendisi buralara fizik
mühendisliğinden gelip daha sonrasında öğretmenliğe geçiş evresi ve en sonunda
hayatı sinemayla kesişiyor.Meraksı durumundan ötürü buralara kadar gelip
öğreniyor Fikret Reyhan. Diğer anlamda öğrenmek deyiminden fazlası var.
Fazla uzatmamak gerekirse; Fikret Reyhan’ın yarattığı “Çatlak“ bir nevi toplumsallıktan
kaçamadığımız bir Çatlak.Öncesinde “
Çatlak “ 2019 da trafik kazasında
hayatını kaybeden gazeteci ve aynı zamanda sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan’a ithaf
edilmiş ve kendisinin anısına olduğu üzerine filmin başında not düşülüyor.
Hikayeye
dönecek olursak; İngiltere’de işçi
olarak çalıştıktan sonra yakın arkadaşı Ayhan’ı yanına olan Fatih’in hikayesine
odaklanıyor Çatlak. Baştan itibaren
baba figürüyle karşımıza çıkan,daha olgunluğun sinyallerini veren “Muhittin“ karakteri filmin içinde
mesajını da kapalı üstü bazı cümleleler veriyor. “ Bizimkiler dururken Suriyelilere kaptırmayalım burayı “ günümüzün
sorunlarına bir mesaj ve bununla beraber “
hizmeti burnunun dibine kadar getirmişsin hala zam gelmiyor “ sözü
de bir o kadar daha filmin başından itibaren zihnimize yerleşiyor.Daha sonra
Fatih ve Cengiz’in de Fatih’in evine başlayan hikaye bir oda hikayesi olarak
tek mekanda gerçekleşiyor. “Ölmüyoruz
buna da şükür de “ diyen Baba’nın bu söylediği sözün altındaki insanın kıt
kanaat geçindiğine dair söylemek istediğini söylüyor film en baştan. Daha sonra
film bizi; devamlı Baba’nın konuştuğu karşı tarafın dinlediği;daha sonra ana
hikayenin “ borç “ üzerinden ilerlediğini gösteriyor.
Borcun talep edilmesi üzerine aile arasındaki
çatışmaları da hikayenin derin işleyen diyaloglarıyla yerine getiriyor “
Çatlak” . Çatlak bir nevi aslında bu borç üzerine çatırdamak sözünü anımsatıyor
diğer yandan. Filmin dilinin gerçekciliğini, senaryodaki diyaloglar tek mekanda
öyle işleniyor ki bir nevi oda sinemasının gereğini yerine getiriyor Fikret
Reyhan. Yazının bu bölümünde bunu söylemek erken olsa da ; az olay,bol diyalog
istenileni filmin ilk yarısında karşılıyor.
“ Borç,yiğidin kamçısıdır “ sözü de bir yandan akıllara gelirken
Fatih’in aldığı borç herkesin derdi oluyor. Annesinin dediği “ borç,hepimizin borcu değil mi “ cümlesi
de bu noktada bir nevi “ aile “ kavramına değindiriyor. Filmin ilk yarısında
erkek karakterlerin gözüktüğü sahnelerden sonra,film bir süre sonra seyrini
kadın karakterlere çeviriyor. İğneleyici cümleler sırada oluyor. Filmin ikinci
yarısında ailenin yemekte buluşmasıyla başlayan süreçte herkesin kendine göre
bir derdi var; ara cümlelerde kendi akrabasını işten çıkarıp ucuz maliyetli
işçiyi çalıştıranı da ara cümlelerde konuşturuyor “ Çatlak “ Paranın ve borcun
bir nevi aile arasındaki ayrılıklara nasıl yol açacağını, çatışmaların nasıl
büyüdüğünü, herkesin birbirini iğneleyerek üste çıkma çabalarını da görüyoruz
filmin ikinci yarısında. Filmin dili buna fazlasıyla müsait oluyor.
Aile meclisinin gencinden,yaşlısından,erkeğinden,kadınına
herkesin kendine göre söyleyecek bir sözü oluyor. Çatışmalar sonunda borçlardan
geriye kalan “ yalanlar “ kalıyor. Cafer karakterinin “ sizin aranızda ne işim var lan benim” söylemi de bir o kadar hakikat oluyor bir
nevi. Filmin ilk yarısında borcu olan Fatih’in konusu anlatılırken,ikinci
yarısında kalan duygu ailenin bu borç üzerinde yaşadığı sarsıntı oluyor.
Senaryoya değinecek olursak; Fikret Reyhan hem
yönetiyor,hem yazıyor. Yazdığı hikayede akış öyle işleniyor ki aile arasındaki
çatlaklıkları,çatışmaları,sarsıntıyı ince ince işliyor. “ Borç” kavramının daha
fazlasını söylüyor. Tam da Fikret Reyhan röportajda “ En Büyük Çatlak içimizde “ sözünü, bir nevi bu filmiyle
uygulamaya geçiriyor. Oyunculuklara gelirsek; yönetmen bütün oyuncuları
kullanıyor.Genci,yaşlısı,çocuk karakteri ve yan karakterleri. Muhittin karakterine can veren ve baba
figürüyle daha çok diyaloglarda gözüken Hakan
Salınmış müthiş bir performansa imza atıyor,bunun yanında çok rol almasa da
Cafer karakterine can veren Giray
Altınok;anlık tepkileri,öfkeleri,devamlı kendisine laf söylenmesine karşı
verdiği refleksler film adına ayrı etkili.Filmin diğer önemli noktalarından
biri “ Sarı Sıcak “ filminde de
kendisiyle çalışan Fikret Reyhan’ın bu filmde de görüntü yönetmeni olarak Marton Miklauzic ile çalışması bir o kadar klaslığı
gösteriyor.
Sonuç
olarak; “ Çatlak “ Fikret Reyhan’ın
içimizdeki çatlaklara,çatışma yoluyla gitmesini sallayan hikayenin nasıl
anlatılması gerektiğine dair tek mekana
başarılı bir şekilde yansıyan ve izlediğinizde ikinci defa izlenmeyi hak eden
yapımlar arasını yerini alıyor. Şu da var ki; başarılı senaryo kadar bir
hikayeyi nasıl anlattığın daha da önemli olduğunu Fikret Reyhan fazlasıyla
gösteriyor.
Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim;
“ takım bu haldeyken FENER’e iddaa oynuyorsun helal
sana. “
"tek dertleri işte eşşek gibi çalışıp para biriktirmek “
“ bizimkiler dururken Suriyelilere kaptırmayalım burayı”
“ hizmeti burnunun dibine kadar getirmişsin hala zam gelmiş diyor “
“ cengiz sen ne iş yapıyorsun
Öğretmenim ben
En kıyak meslek seninki hee. Sırtını devlet babaya dayamışsın mis “
“ dünya yansın maaş her ay cepte “
Cem Kurtuluş,2021
0 yorum:
Yorum Gönder