// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

17 Nisan 2022

Punk Olmayan Bir Yapım: Uysallar (2022)

 












Bir ürünü değerli yapan kuşkusuz ki hikayesidir. Hikayenin malzemesinin çokluğunun önemi de burada önem taşıyor,ama bir ürünün malzemesini aktaramamak da senaryonun olduğu kadar, bunu anlatımıyla iyi bir noktaya taşımak ise yönetmenin işi.  “Şahsiyet “ dizisiyle ortak bir iş yapan Onur Saylak ve Hakan Günday ikilisi, bu defa “ Uysallar”  dizisi ile karşımıza çıkıyor. Sonda söylemem gerekeni başta söylemem gerekirse; Uysallar; punk hareketiyle ilgili tema olarak örtüşse de bunu iyi işlememenin vasatlığı içerisinde kendine yer belirliyor.  “Uysallar “ dizinin merkezine Oktay adlı punk karakteri yerleştirerek; gündüz başka, gece başka toplumun içinde tüketilen sınıfın beyaz yaka çalışan orta sınıf bir mimarın üzerinden sesleniyor. Dizi, Oktay’ın bir anda ailesini bırakıp uçağa atlama ve kaçma girişimiyle başlıyor. Bu kaçma girişiminde kendine yediremiyor ve eve dönüşüyle devam ediyor, bu sayede Oktay’ın eşinin estetik ameliyatı yüzüne tanıklık ediyoruz.

Beyaz yakalı, sıkıcı aile bunalımından itibaren Oktay’ın yaşantısına tanıklık ediyoruz. Bu yaşantıda sevmediği bir iş’te çalışmanın,borç yükümlülüğü altında olmanın sorumluluklarını Oktay’ın nasıl sırtlandığını görüyoruz,bir yandan da özlediği kasetten dinlediği zamanları da bize gösteriyor dizi. Oktay;her ne kadar “punk” olarak lanse edilse de aslında bir nevi punk yaşantıyla değil, tüketim toplumunun bireyini yaşatan bir ağızda karşımızda. Kurumsal firmalarda “ efendim,bey,hanım” cümlelerinin düşmediği bir ağızla karşımızda.  Oktay karakteri her ne kadar böyle olsa da içinde yaşadığı bir yalnızlık çukuru var;aslında bu sadece Oktay da değil genel olarak filmin pek çok karakterinde mevcut.

 Hikaye,Oktay üzerinden ilerlese de herkesin herkesle sorunu olduğu gerçeği önümüzde duruyor. Eşinin bir takım iş arayışları ve ortama karışmaları, ergen bir çocuğun hayata dair bakışları, baba Olcay’ın Olga ile yaşanılan aşk dönemeçleri ve aldatılma evreleri ve bunun Oktay’ın eşinin de aldatma sorunlarıyla ne yaptığını bilememesi konular karşımızda. Dizinin hikayesinde plazalar,yıkılmış binalar, kendi yapısını kuranlar,insanın kendi hapishanesinde hapis kalması gibi sorular kendine yer belirliyor.

Beyoğlunun arka sokaklarında kaybolan Oktay’ın kendine “Anakara “ adında yer yaratmasıyla başlayan süreç ve yanındaki arkadaş takımıyla Oktay’ın gerçek yaşantısı kendi arzuladığı dünya oluyor. Oktay’ın dünyasındaki punk anlayışı, aslında punk kültürünün uzaktan ve yakından alakası yok punk kültürüyle, bu açıdan dizi bekleneni vermiyor. En azından pek çok kritikte sözünde edilen “ punkçı “ tanımı asla bu şekilde lanse edilmiyor,çünkü punk adıyla ortaya çıkan şey “ punk olmak” ya da punk anlamı taşıyor. Çünkü “ punk” diğer anlamda bir nevi karşıtlık ve anarşistlik fikri taşıyor;ama Oktay’ın dünyasının içinde o giyimin ve kuşamıyla; kendine inşa ettiği dünyasında gece punk yaşayıp,gündüz mecburen çalışmak zorunda kaldığı dünya bambaşka bir dünya oluyor. Filmin odak noktalarından biri ise “ Berhudar Bey” karakteri oluyor. Bu bölümlerde Oktay’ı ayağına çağıran,istediğini yaptırmak yükümlü,borcunu ödemekle yükümlü Oktay’ın ayak bağı kısmı bu bölümü taşıyor. Oktay karakterini deyişiyle “ Hapishaneni sikeyim “ haykırışı bu noktada bir haykırış oluyor.

Yalnızlık,kendi dünyasını yaratmak, eskiye özlem içeriğinde bir takım şeyleri söylüyor “ Uysallar “ ama bunu anlatı dilinde etkili bir noktaya taşıyamıyor. Dizide “ Moloz “ karakteri filmin punk anlamında güçlü karakterlerinden biri oluyor Fevzi ile birlikte. 1970’li yıllarda dünyada fikir olarak yaşayan punk hareketinin 1980 ortalarıyla birlikte 1990’larda Türkiye’de var olmasıyla “ Moloz “ karakteri bir nevi bunu anlatıyor.Dizinin derdi tam punk olmasa da bu hareketle birlikte Moloz ile Fevzi karakteri dizinin en punk karakterleri oluyor.

Punk hareketi olarak yaratılan “Anakara” adlı alan Oktay’dan habersiz şekilde olmadık bir yere dönüşüyor.Belki de Fevzi’nin dediği “ ağzına geleni söylemektir punk” cümlesi bir o kadar sahicilik taşıyordu. Ama Oktay’ın üzerinden irdelersek bu olay borçlarını bitirememiş açısından ayrı tahribat yaratıyor. Oktay’ın üzerinden ana hat çizmek gerekirse; “sen çocukken de böyleydin be Oktay. Hep kendine düşmandın “ diyen bir babanın yakarışlarında Oktay’ın yalnızlığını ölçmek mümkün.

Oyunculuklara gelirsek... Oktay karakterine can veren Öner Erkan;filmin merkezinde yalnızlık temalı melankoli durumunu iyi yansıtan bir rolde çıkıyor karşımıza. Bunun yanında “Berhudar Bey“ karakterine can veren Haluk Bilginer bildiğimiz gibi “ patron “ sıfatlı kurumsal kimliği mesaj vermesini biliyor. Bunun yanında Oktay’ın eşi görevini üstlenen Nil, iç  karışık dünyasında neşeli tavırlarıyla bazen de yalnızlık durumunu anlatmasıyla iyi bir partner görevi üstleniyor kendisiyle.

Sonuç olarak; merkezinde “punk” fikrini olmasıyla Punk’ın gösterişten ibaret olmadığını eleştiri merkezine koyan, beyaz yakalı sınıfa ve tüketim toplumuyla derdi olan bir dizi “ Uysallar”, dizinin anlatım yönünden eksik kalması,pek çok konuyu dil yönünden anlatamıyor olması da en büyük eksiklik oluyor. En azından eldeki "punk" fikrine göre ve pek çok doldurulması gereken yer boş kalıyor.  Oyuncular yönünden başarılı bir iş çıkarsa ve afişlerde kendine yer bulsa da elindeki malzemeye göre anlatamamanın sorumluluğu altında hayal kırıklığı yaratıyor " Uysallar" 

Diziyi İzlerken Altını Çizdiklerim;

 

“sen çocukken de böyleydin be oktay. Hep kendine düşmandın...”

“buraya gelen geçmişini geride bıraksın”

“bir adam tanıyorum demiştimyarısı ölmüş bir adam. O adam bendim.”

“benim adım oktay uysal. Ben senin görüp görebileceğin en büyük sahtekarım moloz.”

“ağzına geleni söylemektir punk”


Cem Kurtuluş,2022


0 yorum: