Canı yanan insanlar
içine kapanır. Sessizliğe gömülür. Sessizliği bozmak zordur. Kendi denizinde,
kendi adalarında yaşarlar yalnız başına, ama kıyılara saplanırlar. O kıyılardan
çıkamayacaklarını iyi bilirler. Rotalarını şaşırmışlardır, ki artık geriye rota
da kalmamıştır. Yüzlerindeki kırışıklığı insanlar çözemese de yoluna bir
şekilde devam eder. Basit numaralar yapamazlar, ki bu işte becerikli
değillerdir.
Gece gece kafam bozulmuş bir
şişe 35'lik votkayı bitirip ikinciye geçmiştim ki aklıma "Message in a
bottle" adında bir film geldi. Votkanın etkisi kendini o kadar da
göstermemişti. Karanlık çöktüğünde karanlık bir oda içinde filmi izlemeye başladım
diyerek kısa özet geçeyim sinema severlere ve okuyuculara…
Film hakkında bilgisi olmayanlar
için; " Message In A Bottle" Nicholas Sparks’ın romanından
uyarlanmış bir film. Türkçe’ye "Denizden
Gelen Mektup" olarak çevrilmiş . Yönetmenliğini Luis Mandoki’nin
yaptığı 1999 yapımı Kevin Costner filmi olarak kayıtlara geçmiştir. "Denizden Gelen Mektup"
adlı kitapta şu alıntıya yer veriliyor
"Yağmur
yağmaya başlamadan birkaç saat önce, ılık bir yaz akşamında şişe tekneden
denize atılmıştı. Bütün şişeler gibi bu da kırılgandı ve yerden biraz uzaktan
bırakıldığı takdirde kırılabilirdi. Ama, tıpkı bu şişede olduğu gibi, denize
ağzı iyice kapatılıp bırakıldığında, insanoğlunun tanıdığı denize en dayanıklı
nesnelerden biri haline geldi. Artık fırtınaları veya tropik kasırgaları
güvenle aşabilir, en tehlikeli akıntılarda sağ salim ilerleyebilirdi. Gerçeği
söylemek gerekirse, verilen bir sözü yerine getirmek için yazılıp içine
yerleştirilmiş mektup için olabilecek en iyi yuvaydı."
" Message In A
Bottle"
eşini kaybetmenin acısıyla yaşayan bir adamın aşkını yıllar geçse de
nasıl yaşattığını anlatıyor. Balıkçı bir babanın oğlu olan Garret kendi
adasında yaşayan tekneyle ilgilenen, sessizliğin izinden giden biridir.
Therasa’nın hikâyesi de bunun dışında gelişir. Yalnız başına tatile çıkan
Theresa, bir gün ıssız sahilde dolaşırken kumların üzerinde bir şişeye rastlar.
Şişenin içinde son derece samimi bir dille yazılmış çok dokunaklı ifadelerle
dolu bir mektup vardır. Bu Mektup aynı zamanda birçok şeyi beraberinde getiren
bir sırdır.
Therasa bu mektubun izinden gidiyor. Theresa araştırmacı gazetecilik olarak çalıştığı yerde mektubu okuduktan sonra gazeteye mektuplar geliyor. Bunları yazan Adam Garret Blake adında kendini denize ve limanlara adayan bir adam. Therasa bu adamı bulmak için Garret Blake'in bulunduğu yere gazetecilik olarak gidiyor,bu süreçten sonra Garret Blake'in nasıl biri olduğuna tanıklık ediyoruz. Garret ile tanıştıkları süreç içinde Garret'inde bu tanışmada değişimi söz konusu oluyor. Birbirlerini bu zaman içinde yakından tanıma fırsatı yakalıyorlar. Bu sayede Theresa, bir şişede bulduğu mektupya yazılı merak ettiği Catherina'yı Garret'ın kendisine bahsetmesiyle tanışıyor.
Theresa kısa süren yolculuğun ardından eve
dönmek zorunda kalıyor, ama Garret ile ilişkileri bir süre sonra yeniden devam
ediyor, çünkü aralarında oluşan bağ en az Catherina ile kurduğu bağ kadar
kuvvetlidir. Therasa'nın sakladığı mektupları Garret'in bulmasıyla Theresa'nın
yalancı olduğunu düşünüyor Garret. 2 yıldır boş bıraktığı tekneyi yapmak için hazırlığa geçen Garret Blake teknenin açılışına Therasa'yı davet etmesiyle işler bir süre sonra yoluna girmeye çalışssa da kendini denize adayan bir adamın tehlike çanlarının çaldığını filmin sonlarına doğru gözlemliyoruz.
Sonuç olarak; " Message In a Bottle " klişe aşk filmlerinden arındırılıp dram özelliğiyle sınıfı geçen, özellikle Kevin Costner'in oyunculuğuyla göz dolduran bir yapım. Filmin eksiklerinden biri durağan ilerlemesi olsa da karısını kaybettikten sonra kendine denizde hayat bulan bir adamın umudunu tekrardan bir kadın sayesinde nasıl kazandığını seyirciye gösteren bir yapım olmuştur.
Yazan:Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder