// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

19 Mart 2015

Arzu Bizi Zayıf Gösterir: Ma Mere/Annem (2004)



















“Oedipus“  Yunanca’da "şişik ayaklı" anlamına gelir. “Thebes'ın mitolojik kralı, Laios ve Iokaste'nın oğlu. Babasını öldürüp annesiyle evlenmiştir. "Diğer anlamda Oidipus Kompleksi olarak bilinen durum; Freud’a göre küçük erkek çocukları babalarını düşman ve rakip olarak görür; annelerini ise ilk aşkı olarak görürler. Babalarından kurtulma anneleriyle yakınlaşma arzuları da bu fikrin içinde yerini almaktadır Freud’a göre.

Georges Bataille'ın (1897-1962)   “Ma Mere “ (Annem) adlı romanından uyarlanan  “ Ma Mere “  bu temayla öne çıkan; Pierre adında genç bir çocuğun annesine olan sevgisiyle birleştirip seyirciyi arzu dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Babasının bir seyahate çıkması sonucu annesiyle aynı evde kalan Pierre’in melankolik durumu,annesinin de partilerde ve alkole olan düşkünlüğünü filmin başından itibaren gözlemliyoruz. Filmde babasını sadece oğluna “bak ben de annen gibiyim”  söylemlerinden sonra ortalıkta göremiyoruz.  Babasıyla bildiğimiz tek şey bir kazada öldüğü. Film adına bu geçişlerde kısa sürede gerçekleşiyor,hiçbir şey anlayamıyoruz. Filmin ilk yarısından itibarına babasına dair net bir bilgi yok ortada. 

Pierre’nin mutsuz,depresif hallerini de ilk yarım saatte tanıklık ediyoruz. Yalnız dünyasında kendini keşfetmek istiyor;ama o yalnız dünyada ne yapacağını bilememe hissiyatı onu kemiriyor. Annesine duyduğu arzu da bu şeylerin içinde gelen biri. Annesinin kendisine söylediği “başkasının zevkini yok sayarsan ne faydası olur “ cümlesiyle bunu anlamak mümkün olsa da Annesi ile kendisi arasındaki ortak özellik depresif ve mutsuzlukları; annesi içerek kendini dağıtıp,partilerde kendinden geçerken Pierre ise kendi yalnızlığıyla içine kapanık dünyasını gösteriyor bize.  

 Ahlak kurallarını yıkan, kuralsız bir yaşam süren Helene’nin hedonist dünyasında seks arzularına  tanık ediyoruz bu süreçte, hem de oğlu ile yakınlaşmalarına. Babasının ölümünden sonra resmiyette anne gözüken “ Helene “ aslında oğluna anaç/annelik bir görev üstlenmiyor. Mutlu olmasını,tadmamış şeyleri tatmasını istiyor bir nevi. 

“ Ben bir orospuyum,bir kaltak“ diye oğluna kendi gerçeğini de bu şekilde  açıklıyor. Alkol ve seks içinde yaşayan Helene'nin fahişe olduğunu da böylece öğrenmiş oluyor.  Bu süreçten sonra oğluna bir şey öğretmek adına Helene, oğlunu Rea ile tanıştırıp ilk cinsel deneyimini oğlunu yaşattırıyor. Bu bölümlerde bir nevi erkekliğe bir adım yaklaşan Pierre’in, Rea ile yaşadığı ilk cinsel deneyim bir nevi mazoşist, sancılı bir süreç oluyor. Helene’nin seks yaşantısının hızlı olması daha doğrusu oğluna sirayet ediyor. Hedonizmin doruklarında gezinen sahneler yerleştiriliyor filmin bu bölümünde. Pierre ile annesi arasında doğacak ilişkide ayrılık sürecine geliniyor. 

Bu süreçte Pierre; daha mutsuz,daha depresif,daha kendinle kalsa da o’na eşlik eden Hansi adında bir genç bir kız vardır,annesi bakması için o’na yol arkadaşını bırakmıştır.  Bu bölümlerde Pierre’ın bir kadına dokunurken hassasiyetine odaklanıyoruz. Duygulu sevişmek, dokunmanın büyüsü,arzulamak bütün hepsi Pierre’in seviştiği kişiyle yaşanıyor. Filmin doyuruculuk,diyalog,duygusallık yönünden Hansi karakterine ayırdığı zaman dilimi bu açıdan değerli. sonraki dönemde Oğlu ile arasında ensest  ilişki yaşıyor, bu da bir noktadan sonra Helene’nin Pierre’den kopmasına neden oluyor. 

 Melankoli bir ruh halinde seyircinin önüne çıkarılan Pierre karakterini annesi Helene ile olduğu süreç ve annesinden ayrıldığı süreç olarak ayırmak mümkün. Filmin finaline yakın Hansi ve Pierre birlikteliğinden duygusallık yerini annesi ile son olarak yaşadığı sevişmeyle kapanıyor,final kısmında da annesinin ölümüyle ölüye karşı mastürbasyon sahnesi de bir o kadar ilk defa izleyenler için şaşırtıcı oluyor. 

 Filmde kamera, seyirciden ne erkeğin cinsel organını saklıyor, ne de kadınların vücut hatlarını.  Böyle yapmakla cesur olduğunu gösteriyor. Yine de bu açıdan erotik bir filmden öteye gitmiyor. Bazı sahnelerde çıplaklıktan korkulmamalı gerektiğinin de altını çiziyor.  Filmde Türklere ve İstanbul’a dair vurgu yapılıp,iki ülke insanları arasında karşılaştırma yapılıyor. 

Senaryoya gelecek olursak… senaryosu daha güçlü olabilirken maalesef filmi tutan bazı seks sahneleri ve Pierre ile Hansi’nin duygusal olarak yakınlaştırdıkları sahneler alıyor. Bunun haricinde daha çok Anne ile Çocuk arasındaki ilişki değil, daha çok hedonizm üzerinden yola çıkıp Pierre’in depresyonuna da tanıklık etmiş oluyoruz.

Oyunculuklara gelirsek... Helene/Anne karakterine can veren Isabelle Huppert oyunculuğuyla göz dolduruyor,ki oldukça bu ruh halini fazlasıyla iyi yerine getiriyor. Ama yine de Isabelle Huppert'in böyle bir rolü kabul etmesi üzerine yorumların fazlaca olduğu ortada. Pierre karakterine can veren Louis Garrel ise ergenlikten yetişkinliğe geçtiği dönem geçişiyle depresif sahneleriyle kendinden söz ettiriyor. Bunun yanında bir o kadar filmin can alıcı oyuncularından biri Hansi karakterine can veren  Emma de Caunes oluyor. Hikayenin Pierre ve Hansi ile duygusal yolculuğa çıktığı zamanlarda hikayenin tamamı önceden başlamış devam ettirilse daha etkili bir yapım izleyebilirmişiz gibi geliyor.  

Sonuç olarak; Depresiflik,mutsuzluk,hedonizm, ahlak kurallarını hiçe sayışıyla rotasını belirleyen ve Georges Bataille’ın “Ma Mere” aynı adlı kitabından uyarlanan film bir anne ile oğulun hedonizm,ahlaksızlık dünyasıyla tanışmasını işleyecek bir film olmalıyken; geçişleriyle, diyaloglarıyla, senaryonun karma karışıklığıyla “ ne izledim” derken bulabiliyorsunuz kendinizi. Hikayenin genelinde Pierre’in duygusal boşluğuyla depresif dünyasına dair Hansi karakteri üstünde durulsaymış daha etkili bir yapım ortaya çıkabilirmiş dedirten bir yapım olmasını da söylüyor bir yandan. 

 

 

 Yönetmen: Christophe Honoré

Oyuncular: Isabelle Huppert, Louis Garrel, Emma De Caunes

Yapım Yılı: 2004

Süresi: 110 dakika

Ülke: Fransa

Yönetmen:Christophe Honere

 

İzlerken Altını Çizdiklerim:

“ anneni sevmek her şey değildir,akıllı olmak da “

 

“ başkasının zevkini yok sayarsan sana ne faydası olur”

 

Cem Kurtuluş, Mart 2015

 

0 yorum: