// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

30 Mart 2015

Söyleşi: Fenerbahçe Tribün Emekçisi Ercan Erel (Canadian) ile Fenerbahçe Tribünü Üzerine



















Eski tribün adamları  bir nevi dava adamlarıydı. Takımları uğruna koşmadıkları deplasman, girmedikleri mevzu ve sabahlamadığı gece kalmamıştı. İnandıkları dava uğruna Yara almış, yara vermiş, Mertçe dövüşmüşlerdi hepsi. Kahpelik içlerinde yoktu. Kim necidir herkes tanırdı o dava adamlarını. Bir de o dönemin canlı olaylarına şahit olmuş, sabahlamış,ama isim olarak geride olanlar vardı. Fenerbahçe tribünlerinden tanıdığımız Ercan Erel (Abi) diğer deyimle tribün dergiden tanıyanlarca Canadian. Ercan abiyle o dönemlere dair ben sordum, Ercan abi cevapladı. Kapalı kapma mevzuları, spor sergi, passolig’e bakış açısı ve birçok şey. Söyleşi tadında iyi bir şey ortaya koyabildiysek ne mutlu bize. Sözü Ercan Abiye bırakıyorum şimdi. 


Cem: Fenerbahçe tribünlerinde emekçi olarak değerlendireceğim birkaç kişiden birisiniz.  Fenerbahçe tribününü ilk ne zaman adımını attınız?

Ercan:  İlk olarak 1984 yılında Fenerbahçe stadına adım attım. Ama ilk maçım 70’lerin sonunda eski açıkta bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçıyla oldu.

C: Mevzu Fenerbahçe tribünü olunca konu 80’li yıllara tekabül eden kapalı kapma mevzularına geliyor. O dönemi yaşamayanlar için sabahlamalar hakkında tribün gençlerini bilgilendirir misiniz?
E:O dönemler biraz farklıydı tabii. O günlerde Beşiktaşın kapalıyı vermeyi istememe durumu söz konusuydu. Ağabeylerimiz önderliğinde bu tahakküm kırılmıştı. Akabinde bu köşe kapmaca diyebileceğimiz süreç sürdü gitti karşılıklı.

C: Sabahlama dönemlerine dair  birkaç büyüğümden Beşiktaş’ın Kadıköy’e gelemediğini, tribüne giremediğini duymuştum. Bu rivayet mi, yoksa böyle bir şey oldu mu?

E: 90-93 yılları arasında Beşiktaş Kadıköy’de hiç varlık gösteremedi. Bahsettiğim Beşiktaş kapalısı. Yoksa polis destekli seyircileri elbette statta takımlarını izlemiştir ama bizim seyirciyle bir işimiz olmadığından muhatabımız değillerdi.

C:Sizin döneminizde mertçe mücadeleler olurdu. İnsanlar belaltına çalışmazdı. Yara verir  ama öldürmezdi. Fenerbahçe Tribününde sizin gözünüzde canlı şahit olduğunuz birkaç mevzuyu anlatır mısınız?
E:Bu konulara pek değinmek istemem belli sebeplerden. Tek diyebileceğim Fenerbahçe tribünleri bu günlere gelebildiyse o dönemin büyük Fenerbahçe sevdalılarının sayesindedir. Bu bayrak yarışını ilk nesil bizlere aktarmış biz de akabinde gelen kuşağa emanet etmişizdir.

C:Sizin döneminizde biletler semtlere gelirdi, başkanlar otobüs kaldırırdı. Ama takım, formanın hakkını vermiyorsa kralı olsa tepki verilirdi. O dönemde böyle bir ortam nasıl oluştu?

E:Valla ben hiç bedava bilet görmedim, almadım. Öyle bir ilişkim olmadı tribünde. Hatta Pazar günü oynanacak maçın biletlerini teberrulu şekilde Dereağzı’ndaki binadan parayla satın aldık hep. Kime ne geldiğine dair bilgim yok yani. O sebeple ben tepki koyduğumda kimseyle bir çıkar ilişkim olmadığından dolayı son derece müsterih bir şekilde hareket ettim. Sorunun asıl muhattapları bilet alanlar, ki bunu ayıplamam.

C:1980 darbesinin gelmesiyle pek çok konuda olduğu gibi futbolda da, tribünlerde de değişim oldu. Benim merak ettiğim Fenerbahçe tribününün o dönem polise karşı bakış açısı nasıldı?

E:Fenerbahçe tribünü daha ziyade milliyetçi hayat görüşüne sahipti. Lakin, ben sol tandanslı biriyim. Bu durum arkadaşlarım arasında hiç sıkıntı yaratmadı. Hep beraber polisle çatıştık. O dönemde milliyetçi gençler 12 Eylül darbecilerinin kendilerini kollaması gerektiğini düşünmüş ama darbeciler öyle davranmayınca büyük hayal kırıklığı yaşamışlardı. O sebeple sanırım tepkisiz asla kalmadılar. Ama her şeyden öte söz konusu Fenerbahçe olduğunda siyaset hep arka planda kalmıştır bizim tribünde.

C:Son senelerde Türkiye’deki tribün liderlerinin polise karşı yakınlaşmasını nasıl yorumlarsınız?

E:Ülkenin genel gidişatından çok ayrı tutmuyorum bu durumu. Kombine kartların çıkması ve yaygınlaşmasının ardından stat içinde onlarca kameradan sonra hızlı ve heyecanlı gençlerin önünde hep el freni olmuştur tribün liderleri. Ama onların da psikolojisini anlayabilirim bir nebze. Senin yahut benim yapacağım hareketin ceremesini karakol köşelerinde onların çekmesine de gönlüm razı değil. Zaten tribün mü kaldı ki lideri olsun !

C:Spor Sergi dönemlerini yaşamış biri olarak o dönemki tribünleri kısaca özetleyebilir misiniz?

E:Eskiden Fenerbahçe’nin çok iyi ve bilinçli basketbol taraftarı vardı. Beşiktaşlılar goool diye basketlere sevinirken biz hatalı yürümeyi ayıklardık. Ayrıca, sabahlama döneminde Spor Sergi içinde büyük mücadeleler olmuştur. Arşivimdeki bir takım görüntüleri izlemenizi öneririm. Orada lebaleb dolu tribünlerde hakiki taraftar vardır.

C:Eskiden yeni döneme geçecek olursak deplasman yasakları-pankart yasakları bir ton yasak geldi. En son da  devlet büyüklerinin sözde şiddeti önlemek amacıyla Passolig ( E-bilet ) çıkarıldı. Passolig’e bakış açınız nedir?

E:Passolig almadım, almayacağım ve elimden geldiğince almaya meyyal insanları yollarından döndürmeye çalışıyorum. Ama passolig’in asıl çıkış sebebinin tribünlerde gezi süreci sonrası hükümete duyulan öfkeyle yapılan protestolar olduğunu ve buna hükümetin önlem almaya gayreti olarak bakıyorum. Yoksa tribünlerde ortalığı vaveylaya verecek bir karmaşa yıllardır yok. Bu fırsatı ganimet bilen başta aziz yıldırım gibiler statlara “makbul” yahut kendilerince “muteber” bir kitleyi çekmek için açılan kapıdan bodoslama daldılar. Amaçları daha fazla endüstriyel futbol batağına kitleleri çekmek ve işi eğlence sektörüne çevirmek. Ürün satalım, daha konforlu statlar yapalım, yanına avm konduralım vs. Bu hengamede kimin umurunda giden ve yiten ruh yada pankartlar ?

C:Fenerbahçe tribününün baskıcı Aziz Yıldırım faktörüne rağmen tribün olarak geleceğini eski kuşaktan gelmiş biri olarak nasıl görüyorsunuz?

E:Karanlık görüyorum. Bu günleri mumla arayacağımızı düşünüyorum. Bu yoldan dönüş olmaz.

C:Bu soruların haricinde herkesin merak ettiği bir soru var. Sizi çoğu kişi tribündergi’den “ Canadian “ ismiyle tanıyor, bu isim nereden geliyor?

E:Kanada’da uzun yıllar yaşadığımdan bir anda aklıma geldi. Uzun uzadıya düşünmüş değilim. Ama çabuk adapte oldum ve başka bir mahlas düşünemiyorum.

C:Son olarak  eski kuşaktan gelme biri olarak Fenerbahçe tribünlerine neler söylemek istersiniz?
Üzgünüm diyebilirim ancak. Doğru düzgün bir ortam kalmadı onlara. Umarım geçmişi yalan yanlış ve efsaneleşmiş şekliyle değil, doğru ve yanlışlarıyla, eksikleriyle öğrenirler. Ve Fenerbahçe tribünlerinde yine eski canlılık ve ruh geri döner.


CEM KURTULUŞ, MART 2015


0 yorum: