Eski
tribün adamları bir nevi dava
adamlarıydı. Takımları uğruna koşmadıkları deplasman, girmedikleri mevzu ve
sabahlamadığı gece kalmamıştı. İnandıkları dava uğruna Yara almış, yara vermiş, Mertçe dövüşmüşlerdi
hepsi. Kahpelik içlerinde yoktu. Kim necidir herkes tanırdı o dava adamlarını.
Bir de o dönemin canlı olaylarına şahit olmuş, sabahlamış,ama isim olarak
geride olanlar vardı. Fenerbahçe tribünlerinden tanıdığımız Ercan Erel (Abi)
diğer deyimle tribün dergiden tanıyanlarca Canadian. Ercan abiyle o dönemlere
dair ben sordum, Ercan abi cevapladı. Kapalı kapma mevzuları, spor sergi,
passolig’e bakış açısı ve birçok şey. Söyleşi tadında iyi bir şey ortaya
koyabildiysek ne mutlu bize. Sözü Ercan Abiye bırakıyorum şimdi.
Ercan: İlk olarak 1984 yılında Fenerbahçe stadına
adım attım. Ama ilk maçım 70’lerin sonunda eski açıkta bir Fenerbahçe-Beşiktaş
maçıyla oldu.
C: Mevzu Fenerbahçe
tribünü olunca konu 80’li yıllara tekabül eden kapalı kapma mevzularına
geliyor. O dönemi yaşamayanlar için sabahlamalar hakkında tribün gençlerini
bilgilendirir misiniz?
E:O dönemler biraz
farklıydı tabii. O günlerde Beşiktaşın kapalıyı vermeyi istememe durumu söz
konusuydu. Ağabeylerimiz önderliğinde bu tahakküm kırılmıştı. Akabinde bu köşe
kapmaca diyebileceğimiz süreç sürdü gitti karşılıklı.
C: Sabahlama
dönemlerine dair birkaç büyüğümden
Beşiktaş’ın Kadıköy’e gelemediğini, tribüne giremediğini duymuştum. Bu rivayet
mi, yoksa böyle bir şey oldu mu?
E:
90-93 yılları arasında Beşiktaş Kadıköy’de hiç varlık gösteremedi. Bahsettiğim
Beşiktaş kapalısı. Yoksa polis destekli seyircileri elbette statta takımlarını
izlemiştir ama bizim seyirciyle bir işimiz olmadığından muhatabımız değillerdi.
C:Sizin
döneminizde mertçe mücadeleler olurdu. İnsanlar belaltına çalışmazdı. Yara
verir ama öldürmezdi. Fenerbahçe
Tribününde sizin gözünüzde canlı şahit olduğunuz birkaç mevzuyu anlatır
mısınız?
E:Bu
konulara pek değinmek istemem belli sebeplerden. Tek diyebileceğim Fenerbahçe
tribünleri bu günlere gelebildiyse o dönemin büyük Fenerbahçe sevdalılarının
sayesindedir. Bu bayrak yarışını ilk nesil bizlere aktarmış biz de akabinde
gelen kuşağa emanet etmişizdir.
C:Sizin
döneminizde biletler semtlere gelirdi, başkanlar otobüs kaldırırdı. Ama takım,
formanın hakkını vermiyorsa kralı olsa tepki verilirdi. O dönemde böyle bir
ortam nasıl oluştu?
E:Valla
ben hiç bedava bilet görmedim, almadım. Öyle bir ilişkim olmadı tribünde. Hatta
Pazar günü oynanacak maçın biletlerini teberrulu şekilde Dereağzı’ndaki binadan
parayla satın aldık hep. Kime ne geldiğine dair bilgim yok yani. O sebeple ben
tepki koyduğumda kimseyle bir çıkar ilişkim olmadığından dolayı son derece
müsterih bir şekilde hareket ettim. Sorunun asıl muhattapları bilet alanlar, ki
bunu ayıplamam.
C:1980
darbesinin gelmesiyle pek çok konuda olduğu gibi futbolda da, tribünlerde de
değişim oldu. Benim merak ettiğim Fenerbahçe tribününün o dönem polise karşı
bakış açısı nasıldı?
E:Fenerbahçe
tribünü daha ziyade milliyetçi hayat görüşüne sahipti. Lakin, ben sol tandanslı
biriyim. Bu durum arkadaşlarım arasında hiç sıkıntı yaratmadı. Hep beraber
polisle çatıştık. O dönemde milliyetçi gençler 12 Eylül darbecilerinin
kendilerini kollaması gerektiğini düşünmüş ama darbeciler öyle davranmayınca
büyük hayal kırıklığı yaşamışlardı. O sebeple sanırım tepkisiz asla kalmadılar.
Ama her şeyden öte söz konusu Fenerbahçe olduğunda siyaset hep arka planda
kalmıştır bizim tribünde.
C:Son
senelerde Türkiye’deki tribün liderlerinin polise karşı yakınlaşmasını nasıl
yorumlarsınız?
E:Ülkenin
genel gidişatından çok ayrı tutmuyorum bu durumu. Kombine kartların çıkması ve
yaygınlaşmasının ardından stat içinde onlarca kameradan sonra hızlı ve
heyecanlı gençlerin önünde hep el freni olmuştur tribün liderleri. Ama onların
da psikolojisini anlayabilirim bir nebze. Senin yahut benim yapacağım hareketin
ceremesini karakol köşelerinde onların çekmesine de gönlüm razı değil. Zaten tribün
mü kaldı ki lideri olsun !
C:Spor
Sergi dönemlerini yaşamış biri olarak o dönemki tribünleri kısaca özetleyebilir
misiniz?
E:Eskiden
Fenerbahçe’nin çok iyi ve bilinçli basketbol taraftarı vardı. Beşiktaşlılar
goool diye basketlere sevinirken biz hatalı yürümeyi ayıklardık. Ayrıca,
sabahlama döneminde Spor Sergi içinde büyük mücadeleler olmuştur. Arşivimdeki
bir takım görüntüleri izlemenizi öneririm. Orada lebaleb dolu tribünlerde
hakiki taraftar vardır.
C:Eskiden
yeni döneme geçecek olursak deplasman yasakları-pankart yasakları bir ton yasak
geldi. En son da devlet büyüklerinin
sözde şiddeti önlemek amacıyla Passolig ( E-bilet ) çıkarıldı. Passolig’e bakış
açınız nedir?
E:Passolig
almadım, almayacağım ve elimden geldiğince almaya meyyal insanları yollarından
döndürmeye çalışıyorum. Ama passolig’in asıl çıkış sebebinin tribünlerde gezi
süreci sonrası hükümete duyulan öfkeyle yapılan protestolar olduğunu ve buna
hükümetin önlem almaya gayreti olarak bakıyorum. Yoksa tribünlerde ortalığı
vaveylaya verecek bir karmaşa yıllardır yok. Bu fırsatı ganimet bilen başta
aziz yıldırım gibiler statlara “makbul” yahut kendilerince “muteber” bir
kitleyi çekmek için açılan kapıdan bodoslama daldılar. Amaçları daha fazla
endüstriyel futbol batağına kitleleri çekmek ve işi eğlence sektörüne çevirmek.
Ürün satalım, daha konforlu statlar yapalım, yanına avm konduralım vs. Bu
hengamede kimin umurunda giden ve yiten ruh yada pankartlar ?
C:Fenerbahçe
tribününün baskıcı Aziz Yıldırım faktörüne rağmen tribün olarak geleceğini eski
kuşaktan gelmiş biri olarak nasıl görüyorsunuz?
E:Karanlık
görüyorum. Bu günleri mumla arayacağımızı düşünüyorum. Bu yoldan dönüş olmaz.
C:Bu
soruların haricinde herkesin merak ettiği bir soru var. Sizi çoğu kişi
tribündergi’den “ Canadian “ ismiyle tanıyor, bu isim nereden geliyor?
E:Kanada’da
uzun yıllar yaşadığımdan bir anda aklıma geldi. Uzun uzadıya düşünmüş değilim.
Ama çabuk adapte oldum ve başka bir mahlas düşünemiyorum.
C:Son
olarak eski kuşaktan gelme biri olarak
Fenerbahçe tribünlerine neler söylemek istersiniz?
Üzgünüm
diyebilirim ancak. Doğru düzgün bir ortam kalmadı onlara. Umarım geçmişi yalan
yanlış ve efsaneleşmiş şekliyle değil, doğru ve yanlışlarıyla, eksikleriyle
öğrenirler. Ve Fenerbahçe tribünlerinde yine eski canlılık ve ruh geri döner.
CEM KURTULUŞ, MART 2015
0 yorum:
Yorum Gönder